Paylaş
Aslında dijital sulara açılan bir işin daha cesur olmasını, toplumun farklı kesimlerinden gelen insanlara daha çok kucak açmasını beklerdim.
Misal, benzer bir formatı olan Brezilya yapımı, flört şovu gibi. Heyhat, bizimki öyle olmamış.
Yine birbiriyle hemen hemen aynı renkte olan profiller biblo gibi yan yana dizilmiş. O yüzden konuşmalar kısır, görünümler aynı, estetikli burunlar/yanaklar gırla.
Mesela erkekler birbiriyle sohbet ederken iki cümlede bir şu kalıpları kullanıyor:
◊ Anladın mı? (Aslında genelde aradaki “L” harfi yutuluyor.)
◊ Bro, bi baksana!
◊ Tamam kardeşim.
◊ Sıkıntı yok!
Kadınlar da kendi aralarında şu kalıpları tekrar edip duruyor:
◊ Ne alaka ya?
◊ Aşkım öyle değil, inan bak.
◊ Ne prim vercem ben ona ya!
◊ (Vücudunun bir bölgesini tarif ederek) 10 bin Euro taşıyorum ben üzerimde!
◊ Bakıldığında hepimiz seçenek değil miyiz?
Elbette arada İngilizceyle karışık cümle kuran da var:
◊ “Dictionary” (sözlük) olayı “poor” (zayıf, fakir) kalıyor.
Hem erkeklerin hem de kadınların ortak takıntısı olan kelime ise “tavır”.
Tavır aşağı tavır yukarı!
“Tavır” denen olguya bu kadar odaklanmışgillerin tavrının birbirine bu kadar benzer oluşu ise ayrı bir çelişki girdabı.
Tüm bunlar hadi neyse.
En fenası, kadına şiddet ve taciz olaylarına karşı tüm kadınların sesini yükselttiği bir zamanda bir kadın yarışmacının kıyafet sorusuna istinaden erkek yarışmacıya şu yanıtı verebilmesi:
“Erkek arkadaşımın sınırlaması ve uyarıları beni rahatsız etmez.”
Tabii ki bu yarışmacılar Şirinler Köyü’ndeki her Şirin’in başka bir karakter özelliğine sahip olması gibi cımbızla seçiliyor:
Arıza Şirin, Havalı Şirin, Öfkeli Şirin vs... Ama işte en baştaki dileği tekrar edelim: Daha cesur olabilirlerdi.
BUZLAR KRALİÇESİ
Bu kategoriden yarışmalarla tanıyıp sevdiğimiz, buzlar kraliçesi, yeri geldiğinde şefkat mabedi, yüzücü kollarıyla değil düzgün Türkçesiyle yarışmacılara her an sağlı sollu ayar vermeye hazır Öykü Serter ise bu sosyal deneyin zabıtası, sunucusu malum.
Keşke o da eski TV alışkanlıklarını bıraksa, rahatlasa.
Hatta onun yarışmacılar hakkındaki gerçek düşüncelerini izlesek.
İşte o zaman, şimdilik altı pişmemiş su böreği gibi duran bu lezzetsiz sosyal deney tadından yenmezdi.
40 yılın kutlandığı o parti
Önceki gün Vakkorama’nın 40’ıncı yıl partisi nedeniyle şehrin önde gelen iş insanları, kanaat önderleri ve cemiyetin tanıdık simaları Akmerkez mağazasında toplanmıştı.
Doğrusu Vakkorama’nın 40 yaşında olduğuna inanmak zor!
O kadar yıl geçmiş mi diye düşünüyor insan, “Vay be!” oluyor.
İlk Vakkorama 1982’de açılmış.
Gençliği, sporu ve müziği merkezine alan o dönemin ilk konsept mağazası yıllar geçtikçe büyüyüp serpilmiş.
Radyosu, kafeleri, kendine özgü koleksiyonları derken bugüne gelmiş.
1982 yılına göre hayli ilerici bir vizyonu olduğunu söylemek gerek Vakkorama’nın.
Şimdinin konsept dükkânlarına hâlâ ilham verdiği de ortada.
Paylaş