Paylaş
- Uyandırılmamasını rica ettim” demesi! Türkiye’de yoğun bakım böyle bir şey işte sevgili okur. Mühim kişilere özel uyandırılma yapılıyor, sonra hoop tekrar uyutuluyor hasta. Daha neler yahu...
- EN İLGİNÇ LAF... Tatlıses’in vurulduktan hemen sonra söylediği iddia edilen “Olmadı şimdi, olmadı bu” sözleri...
Genelde filmlerde olur ya, bu tür anlarda söylenen sözler hep bir ipucu niteliği taşır. Acaba ne demek istedi Tatlıses?
- EN GÜZEL ?EY... Film çekimi için İstanbul’da bulunan Monica Bellucci’nin sosyal hayata akması (şimdilik sosyalleşmesi İstinye Park turu ve SuAda yemeğiyle sınırlı) ve bu akış esnasında gayet alçakgönüllü tavırlar sergilemesi.
- EN ABSÜRD SANSÜR... Tatlıses’in sevgilileri hastanede kavga etmiş. Biri diğerine, “Bu fahişeyi nasıl alırsınız buraya” demiş. Bir gazete “fahişe” kelimesini haberi verirken sansürledi ve şöyle yazdı: “F...işe”.
Gördüğüm en absürd sansürdü!
- EN KÖTÜ ?EY... Bütün dünya Japonya depremi, nükleer santral felaketi üzerine konuşup “bundan sonrası” üzerine kafa patlatırken bizim gündemimizde bunların “felaket filmi” tadında yer alması, ciddi analiz ya da yorumların olmaması... Dahası, Türkiye’de nükleer santral yapılmasına karşı çıkanların bir güzel fırçalanması...
Buenos Aires’in neresinde ne yapmalı
- Buenos Aires’in Portobello’su San Telmo’ya gitmeli.
Antikaya, eski püskü her şeye ve yerel ıvır zıvıra meraklıysa bünye, mutlaka doyuma ulaşacaktır.
San Telmo’nun pazar günü gezilmesi elzem. Çünkü ortam daha şenlikli oluyor. Sokak aralarına tezgâhlar kurulup bit pazarına nur yağdığı için...
- Yine San Telmo’daki MAMbA’ya (Modern Sanat Müzesi) gitmeli ve günümüz sanatıyla biraz soluklanmalı...
- ?ehrin yükselen bölgesi Palermo’nun sokaklarında dolaşmalı.
Dolaşırken de La Cabrera ya da Las Cabras’ta et yemeli, Miranda’da akşamüstü içkisiyle demlenmeli, Peru yemek tarzıyla Uzakdoğu mutfağını hayret edilecek şekilde birleştirmiş (ve başarılı olmuş) Osaka’ya uğranmalı, Tiendas Naturales’teki organik yemekler tadılmalı, Nucha ve Mott adlı kafelerin genç kalabalığında kahve içmeli...
Ah bir de Pehache adlı dekorasyon mağazasındaki Latin esintili modern eşyalara bakıp bakıp iç geçirmeli...
- Recoleta’daki mezarlık görülmeli.
“Nasıl yani?” demeyin, burası bildik mezarlardan değil. ?ık bir ölüler evi müzesi gibi...
Çünkü bütün mezarlar süsü püsü had safhada birer anıt/hatta ev...
İçleri de irili ufaklı heykellerle donatılmış.
- Arjantin markaları ve tasarımcılarının dükkanlarına bakılmalı.
“Hayatı nasıl da rengarenk algılıyorlar, biz niye böyle değiliz ki?” diye hayıflanmalı.
Gözde butikler: Agostina Bianchi, Pesqueira, Seco...
- Geceleri Cocoliche’ye, Club One’a, Jet Lounge’a ve Terrazas del Este’deki çarşamba partilerinde dans etmeli...
- Turistik bir aktivite ama “görülmezse olmaz” kategorisinden sayıp fakir ama rengarenk mahalle La Boca’da kısa bir tur yapmalı...
- Eva Peron müzesi ve İstiklal’in bir benzeri olan Florida’ya ise asla gitmemeli! Çok sıkıcı...
- Son olarak; bu şehrin farklı köşelerinde hissedilen Fransız-İtalyan ve New York etkilerini kendi Latin köklerine bulayıp öylece “bakımsız” bırakmış olmasına da şaşırmalı...
Türkçe pop cuması
- TAKILDIM KALDIM... Nilüfer’in rock düetleri albümünden “Unut Gitsin”e... Hem şarkı güzel hem de bu versiyon/düzenleme hoş.
Hayko Cepkin’li “Aşk Kitabı” düetine ise klip beklemekteyim. Geçen hafta izlediğimiz sahne şovunu klipte aynen tekrarlasa Nilüfer ve Hayko, şahane olabilir...
- YİNE YENİDEN DÜETLENDİ FINDIK DALLARI... Ümit Sayın 90’lı yıllarda çoğu sevilmiş/hit olmuş şarkılarını, o şarkıları seslendiren ünlülerle beraber şakımış.
Fikir güzel de, öyle bir zamanda çıktı ki bu albüm, artık ortalık düetten geçilmiyor.
Yine de çoğunluğu balad, 90’lar hüznünü fena halde kuşanmış bu şarkıları hatırlamak bünyeye iyi gelebilir...
- TAKILDIM KALDIM-İKİ... Atakan Ilgazdağ’ın “Hiç Olmazsa” şarkısına...
Albümün tamamını da dinledim. Ilgazdağ yormuyor, gereksiz felsefe yapmıyor, kartoneti de özenli. Sadece bazı şarkılar birbirini tekrar ediyor.
- SEVEMEDİM.... Zakkum’un yeni albümündeki “Yüzük” şarkısını... Onlardan daha radikal sözler beklerken, “Bu ne yahu?” oldum.
Liseli şarkısı gibi sözler: “İsmini verdim küçük kızıma” filan. Geçiniz... Albümün iyisi, “Biraz Uyu” şarkısı...
İlk imza
Biraz tuhaf, insanı geren (ve ciddi) bir duygu imza atmak...
Hani parti versem ve herkes eğlense daha mı iyi olurdu ne?
Neyse işte, uzun lafı kısası ilk imza, ilk deneyim kapıda.
Vaktiniz olursa “Uydurukçu”nuzu kapın gelin, beklerim:
Yarın saat 16.00’da Nişantaşı City’s D&R’da.
Paylaş