Son dakikada Fashion Week

Berlin’den gelirayak İstanbul Fashion Week’in son gününe yetişebildim ve ortama hızlıca bir göz attım.

Haberin Devamı

Buyrun şimdi İFW notlarına...
? Kiminle konuştuysam “izdiham”dan şikayet etti. Davetli olduğu halde oturacak yer kalmadığı ya da yoğunluktan içeriye dahi giremediği için defile izleyemeyen meğer çok insan olmuş. İzdihamın nedeni, 2010 ajansının dağıttığı ekstra davetiyelermiş.
? En beğenilen defileleri de sordum yerli ve yabancı da-
vetlilere. Bora Aksu ve Zeynep Tosun diyenler çoğunluk-
taydı. Ki Tosun karma defile içinde kıyafetlerini sergilemişti.
? Bu yıl defileleri tek bir salona kaydırmışlar. Ona da ulaşmak için kırmızı kadifeyle kaplanmış bir tünelden geçmeniz gerekiyor. Bu tünelden geçerken bir an pavyona iniyoruz filan zannettim. En son bir Diyarbakır pavyonunda filan görmüştüm böylesini.
Bunun şık olduğunu düşündüler galiba. Oysa son derece klostrofobik ve de rüküş.
? İTÜ Taşkışla’nın avlusu bu yıl da davetlilerin “en farklı benim” şeklinde bir stil yarışına/arayışına tutuştuğu en hareketli alandı. Bu kez iki kafe konuşlanmıştı buraya: Tamirane ve Hardal. Geçen yıl sadece Otto vardı. Ve ne yalan söylemeli, onlar daha sıcak bir ortam yaratmışlardı. Bu iki mekanın ise fiyatları pahalı bulunmuş. Bana şikayet eden çoktu (ben de müşteri hizmetleri gibi filan oldum).
? Son gün izlediğim iki defile var: AVVA ve Özlem Süer.
AVVA’nın metin yazarı kimse resmen coşmuş. Defilenin konseptini anlatmak üzere küresel ısınmadan girmiş, androidlerden çıkmış filan.
Böyle hikayeler, metinler ne yazık ki eskidi. Bir de madem böyle bir hikaye yarattın; bunu ışıkla, videoyla filan destekle değil mi? Modellerin saçını beyaza boyayıp alınlarını unlamakla olmaz bu iş sadece...
? AVVA defilesinde davetlileri en çok şaşırtan olay ise bir organizatörün defilenin tam ortasında alkışlamaya başlaması ve diğer davetlilere yüksek sesle şöyle bağırmasıydı: “Niye alkışlamıyorsunuz, Allah hepinizin belasını versin!” Kimse bir mana veremedi. Meğer saygıdeğer (!) organizatörün alkışladığı şey, podyumda geçit yapan kendi modelleriymiş. O yüzden heyecan yapmış.
? Özlem Süer’in defilesi Kız Kulesi’ndeydi. Fikir iyiydi hoştu. Ama 18.00 gibi güneşin hâlâ etkin olduğu bir saatte defileyi gerçekleştirmek hataydı. Böyle bir defilenin saati 21.00 olmalıydı. Ne yazık ki güneşten bunalan birçok davetli kıyafetlere şöyle bir göz atıp hemen kendini teknelere attı.
? Kapanış defilesini yapan Koton ise bu kez mayolarını sergiledi. İlk kez mayo koleksiyonu yapmışlar. Çok şıktı mayolar. Ama tüm mayoları (60
parça kadar) sergilemek istemişler sanırım, uzun sürdü defile...
? Bu da İFW’nin en komik olayı: ELLE yayın direktörü Işın Görmüş bir Türk davetli tarafından Sarah Jessica Parker zannedilmiş!
Üstelik Işın söz konusu davetliyle Türkçe konuşmuş, kız da ısrarla İngilizce...
SJP olduğuna ölesiye inanmış yani...

Popçu hezeyanları

Haberin Devamı

İki adet popçu türü var, hiç hazzetmediğim.
İlki şu: “Satışlarım şahane, yazın şarkısını yaptım, herkes beni ve klibimi konuşuyor” diyerek aslında kimse onun farkında olmadığı halde böyle koca koca lafları gözümüze gözümüze sokan...
Diğeri ise yeterince cesur olmayan, günü kurtarmaya çalışan (çok şey mi bekliyoruz acaba bir pop şarkıcısından?).
İşte ilk kategoriye örnek: Burcu Güneş.
Günaydın’a verdiği röportajda kendisine yöneltilen, “Bu şarkım yazın hiti olur iddianız gerçekleşti mi?” sorusuna şu yanıtı veriyor Burcu Güneş:
“Gerçekleşti, hatta daha fazlası oldu! Hem CD hem dijital satışlar son 15 gün içinde hız kazandı, yani satışlar çok iyi gidiyor. İlk haftadan itibaren herkes Tamamdır adlı şarkımı ve klibini konuşuyor”.
Yahu ne zaman yazın hiti ve “daha fazlası” oldu bu şarkı? Neden haberimiz yok? Ayrıca klibi konuşan kimler?
Klibe baktım bir umutla, o da hayli sıradan... Dahası, “Tamamdır” adlı şarkının kulüplerde bir kez çalındığına dahi şahit olmadım. Neyse, herhalde Burcu Güneş evinde arkadaşlarıyla filan dinliyor şarkısını, bilemiyorum.
İkinci kategoriye giren pop şarkıcımız ise Özgün.
“İstiklal” adlı şarkısı radyolarda ramazanda da çalınsın diye şarkıda geçen “rakı” kelimesini sansürlemiş bay Özgün. Rakı yerine başka bir kelime yamalamış. Üstelik stüdyoya girip alelacele...
Bu şarkının “rakılı” versiyonunu dinleyip sevmiş bir dinleyici olsam direkt şunu düşünürdüm: “Ne saygısız bir şarkıcı bu! Sevdiğim şarkının sözleriyle oynamış, üstelik günü kurtarmak uğruna!”
Ama hakkını teslim edelim, hakikaten Özgün Bey çok özgün bir iş yapmış. Türk pop tarihinde bir ilk herhalde....
Radyocuların da ne denli boyun eğdiren bir güce sahip oldukları böylece ortaya çıkmış oldu. Çünkü onlar söylemişler; “Abi bu şekilde ramazanda çalamayız” diye. Özgün de onlara, “Tamam, bir ay çalmayın ne yapalım” diyememiş kibarca. Ayrıca radyocuların kafasındaki bu otosansür de nedir böyle?
Neyse içim bayıldı, çekiliyorum. TAMAMDIR, Türk popu böyle DEVAMDIR...

Yazarın Tüm Yazıları