SİYAD ödül gecesi notları

İşte Sinema Yazarları Derneği’nin (SİYAD) kırkıncı Türk sineması ödül töreninden notlar...

n SİYAD Başkanı Murat Özer ne uzun bir konuşma yaptı öyle. Konuşurken hem kendisi yoruldu hem de biz! Daha kısa, net ve sade anlatabilirdi yapılan değişiklikleri, kırkıncı yıl kitabını...

n Her ödül öncesi sinema yazarlarının önceden hazırlanmış bant konuşmaları izlendi.

TV diliyle VTR konuşmaları yani. Tanımayanlar için okuduğu sinema yazarını kanlı canlı görme fikri iyiydi hoştu. Ama bir-ikisi hariç tüm yazarlar neden akademisyenler gibi konuştular, pek anlamadım.

Ciddi görünme kaygısından mı?

Oysa her birine esprili metinler yazılsa, daha eğlenceli VTR’ler izlerdik.

Acı gerçeği söylemek gerek: Ne yazık ki hiçbirinde Atilla Dorsay’daki stand-up ruhu yok.

n Atilla Dorsay demişken, kendisi sıkıcı gecenin tek renkli unsuruydu.

Esprileri, habire Oscar ödüllerine öykünmesi, geceyi toparlayıcı ve aynı zamanda bilgi verici tavrı gayet kıvamındaydı.

Şimdi burada anmadan olmaz. Aynı tatlı kıvamı tutturan bir sinema programı vardı zamanında. Haldun Dormen, Defne Halman ve Kemal Uzun’un hazırlayıp sunduğu Kamera Arkası adlı bu program 1986-1994 yılları arasında TRT 2’de yayınlanmıştı.

Kamera Arkası hakikaten bir klasikti, sine-şakaları özellikle. Dormen/Halman/Uzun üçlüsünün klişeden uzak ve hálá akılda kalabilmiş sunumlarını da yabana atmayalım tabii.

n Hıncal Uluç haklı. Ödül törenine gelen oyuncular neden lütfedip şık giyinmiyorlar?

Üstelik bahsettiğim şıklık illa takım elbise giymek filan değil.

Ödül vermek için sahneye çıkan sinema yazarı Fırat Yücel gibi, takım elbise altına spor ayakkabı giymek de mümkün. Çünkü şıklığın tanımı değişti. Önemli olan uyumsuz giyinmemek...

Ama bakınız Nejat İşler. Mavi renkli jean pantolonu, yakası ceketin dışına çıkmış gömleğiyle sıradandı/berbattı. Sokakta bile kalmadı böyle giyinen.

Eğer İşler bu tarz geceleri önemsemiyorsa, ki üzerindekilerle etrafa gönderdiği sinyal buydu, neden kalkıp geliyor?

n En çok sevilen sinema yazarı Tuna Erdem mi acaba? O çıkınca sahneye bir alkış koptu da...

n Ödülleri toplayan Yumurta filminin yönetmeni Semih Kaplanoğlu her zamanki gibi ortalıkta yoktu. Yeni filmi "Süt"ün post prodüksiyon işlemleri için Fransa’daymış.

Altın Portakal sırasında da aynısı olmuştu. O zaman da "Süt"ü çekiyordu Kaplanoğlu.

Kendisi ya bu tür törenlere katılmaktan hoşlanmıyor ya da gerçekten tüm ödüller onun en yoğun zamanına denk geliyor.

Vatandaşlık numarası isteyen Facebook TR!

Üç-dört ay öncesine kadar Facebook’la yatıp kalkıyorduk, Facebook muhabbetlerinin sonu gelmiyordu.

Şimdi site eskisi kadar popüler değil, herkes arada bir bakıyor profiline. Ya da tam tersi, çıkıyor Facebook’tan. Geçenlerde bir arkadaşım, "Friend list’im 500 kişiye ulaştığında kapatacağım profilimi" dedi, öyle saçma bir hedef bellemiş kendine.

Tüm bunlar olurken bir de facebook.com.tr çıkmış.

"Sadece Türkler için" sloganıyla dikkat çeken siteye henüz üye olunamıyor.

Zaten facebook.com varken, önüne tr’sini ekleyip sitenin Türkçe versiyonunu açmak bir tuhaf (ki ana sayfaya "esas Facebook’la alakamız yoktur" yazmışlar).

Ama daha da tuhaf olan, bu tr’li Facebook’un potansiyel üyelerinden T.C. vatandaşlık numaralarını istemesi! Şaka gibi yani. Ne alaka vatandaşlık numerosu yahu?

Gerçi belli olmaz, veren de çıkar.

Neyse ki firefox programıyla internete bağlananlar site açıldığında hemen uyarılıyor; bu site kişisel ve mali bilgilerinizi çalmaya teşebbüs edebilir, dikkat dikkat diye...

Bence de dikkat dikkat.

İlk çekimini İstanbul’da yaptı, şimdi herkes peşinde

Fransız moda dergisi L’Officiel Hommes son sayısında bir "ilk"e imza atmış.

Tom Ford Eyewear, Guess, Trussardi ve Etro’nun aynı anda kampanya yüzü olan, son günlerin yıldızı yükselen erkek modeli İspanyol Jon Kortajarena ile tam 200 sayfalık moda çekimi gerçekleştirmiş.

Elbette kapağına da ünlü modeli koymuş.

Derginin editörü moda dünyasında devrim yapmak istediklerinden bahsetmiş yazısında.

Ve Jon’u övmüş de övmüş.

Bizim için ilginç olan, Jon’un ilk modellik işini yıllar önce İstanbul’da, modacı Hatice Gökçe’nin koleksiyon çekiminde yapmış olması.

Yani diyebiliriz ki, "elimizde büyüdü kerata".
Yazarın Tüm Yazıları