Paylaş
TÜRSAK Başkanı ve o dönem aynı zamanda festival başkanı olan Engin Yiğitgil’i eleştiriye tahammülsüz ve medyaya öfkeli yapısından dolayı çok kınadık. Ama şunu da es geçmeyelim, iyi organizasyon yapılıyormuş onun zamanında.
İyi organizasyon derken; elbette bir sürü aksaklık yine oluyordu.
Ama daha iyi isimler geliyordu, daha renkli bir festivale tanıklık ediliyordu.
Şimdiki festival ise sadece iyi yönetilemeyen bir Emir Kusturica kriziyle konuşuldu. O kadar.
Bakınız, dün sona eren Altın Portakal’dan gelen son haberlerden biri şuydu:
“Altın Portakal sınırları aştı! Festival, Antalya sınırlarını aşıp Isparta ve Burdur’a da taşındı.
Festival artık sadece bir kentin değil, bölgenin festivali olma yolunda ilerliyor.
Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, Türk sinemasının yeni ve eski kuşak oyuncularıyla Isparta ve Burdur’a çıkarma yaptı.
Sanatçı kortejinde en çok ilgiyi halk arasında ‘tecavüzcü Coşkun’ olarak bilinen Coşkun Göğen gördü”.
Sınırları aşan Altın Portakal bu mu Allah aşkına?
Isparta’ya gidip kortej yapmak mı?
Kortejde tecavüzcü Coşkun’un ilgi görmesi mi?
Ve “halkın portakalı” olmak demek, kortej kafasından bir türlü çıkamamak mıdır?
“DAYAK” NOTU: Bu arada Engin Yiğitgil, iki yıl önce festival başkanıyken öfkelenip saldırdığı Antalya Büyükşehir Belediyesi iletişim danışmanı Nimet
Demir’le davalık olmuştu.
Demir, Yiğitgil’e karşı açtığı davayı kazanmış.
Darısı, diğer dayakçı zihniyetlerin başına diyorum, amin.
Şehir bunları konuşuyor
* Cem Uzan’ın eski eşi Alara Koçibey’in mimarlık yönünü...
Kasım ayında Ulus’ta açılacak olan United Clubs adlı spor salonunun mimarlığını üstlenen Koçibey, daha önce de Özlem Önal’ın evini dekore etmişti.
* Bir ay önce önce “yakınlaştılar” haberleri çıkan Fazıl Say ve Başak Sayan ilişkisinde yavaş yavaş son raundlara gelindiğini... ıkilinin sürekli kavga etmeye başladığını...
Kedi cinayetinin ardından PETA’nın mail’i
İzmir’de üniversite öğrencilerinin öldürdüğü kedi haberinin hemen ardından dünyanın en büyük hayvan hakları kuruluşlarından PETA’nın mail’i geldi.
İzmir’deki olaydan henüz habersiz olan PETA’cıların mail’indeki başlık dikkat çekiciydi:
“İstanbul 2010 Hayvanlara Zulüm Başkenti!”
Neden böyle tanımlamayı uygun görmüştü PETA?
Kısırlaştırılan evsiz köpeklerin alışık oldukları ortama bırakılmayıp ıssız/ormanlık arazilerde ölüme terk edilmesinden dolayı...
PETA diyor ki; alışık oldukları yere (yani şehrin içine) bırakılırlarsa, sahipsiz hayvan sorunu birkaç kuşak sonra kendiliğinden çözülecektir.
Şehrin içindeki köpeklerden zamanında az çekmemiş, hatta saldırıya da uğramış biri olarak söylüyorum; PETA haklı.
Ben yine çete halinde dolaşan köpekleri gördüğümde yolumu değiştireceğim elbet (artık bir alışkanlık oldu).
Ama bu, PETA’nın mantıklı kararını desteklemediğim anlamına gelmiyor işte.
‘Ölsün’ yorumları
Peki İzmir’deki kediyi döverek öldürenlerin hemen ardından sosyal paylaşım sitelerinde yapılan şu ve benzeri “ölümcül” yorumlara ne demeli?
“O adamın celladı olmak isterdim!”
Kısasa kısas mı yani? Öldürerek neyi çözeceksiniz ki?
Paylaş