Paylaş
Bahar geldi, yaz yaklaşıyor ve haliyle arka arkaya yeni albüm çıkıyor. Yetişmek mümkün değil.
Funda Arar, Murat Boz, Sıla, Yusuf Güney, Cenk Eren ve Duman 1-2 derken, şimdi de Gülben Ergen, Teoman ve Hande Yener yeni albümlerini yayınladı.
Arada ilk kez albümlenen var, yeni yola çıkanlar (Aslı Güngör, Atiye gibi).
Eh bir de pek yakında sökün edecekler: Sibel Can, Tarkan, Kenan Doğulu, Demet Akalın, Göksel, Işın Karaca, Hadise...
Bitmiyor yani. Böyle bakınca tıkır tıkır işleyen bir müzik piyasası varmış gibi görünüyor. Ama hiç de öyle değil. Sponsorlu konser anlaşması ya da turnesi olan oradan kazanarak hayatını sürdürüyor. Satış az. Doğal olarak teliften dönen pek bir şeye yetmiyor.
Bu yüzden herkes mecburen “içine” döndü, yani oturup kendisi şarkı yapmaya başladı. Fahiş rakamlara beste alıp albüm yapmaktan vazgeçti.
Rock üç-dört yıldır çok yükselişteydi, ama tıpkı pop müzik gibi kısırdöngüye girdi. Benzer şeyler üretilmeye başlandı, bir sürü grup çıktı, müzikleri ayırt etmek zorlaştı. Rock da arabeskleşti.
Popta ise ne olduğu şimdilik belirsiz. Eski sound’lara, özellikle 80’lere bir dönüş var bu kez. Serdar Ortaç sound’u yine tutuyor, hep de tutacak. Ama onu dinlemek için de kafanızın iyi olması lazım. Ki akabinde şuursuzca göbek atasınız ve ertesi gün yaptığınız hiçbir şeyi hatırlamayasınız.
Durum bu. Her şeye rağmen işte, mevsim Türkçe mevsimi. Kaçmanız kurtulmanız olanaksız.
Hep anlatırlar; eskiden Sezen Aksu bir şarkının tutup tutmadığını anlamak için trafiğe çıkarmış. Arabalardan yükseliyorsa bir şarkı bangır bangır, işte o zaman o şarkının tuttuğuna, hit olduğuna inanırmış.
Arabalardan yükselene bakalım o zaman. Kim dinleniyor, kim dinlenmiyor?
Tütsülü Gülben
Perşembe gecesi BKM’nin içine girdim. Girdim ama, acaba yanlış yerde miyim? ıçerisi fena halde tütsü kokuyor. Sanırsınız yoga salonu filan.
Ama yok, burası cidden BKM ve tütsüler de Gülben Ergen’in konser konsepti gereği yakılmış. Konsept ne? Uzun yol şarkıları. Aynı zamanda Ergen’in yeni albümünün adı...
Böyle kokulu vaziyette salondaki yerimizi aldık.Benim elimde çubuk kraker, açım çünkü. Hiç uzun yola çıkacak halim yok. Bir de önümde staras hoparlörleri. Sahneyi gören kısa çöpü çeksin. Güya öndeyim ama kimin ne çaldığını da görmek isterim hani, göremiyorum. Derken Gülben Ergen çıkıyor. Ortaçgil şarkısıyla. Ardından Fettah Can baladı “Üzgünüm”. Orkestra iyi, herkes çalışmış, uyumlu. Gülben Ergen de başarılı vokalde, akıyor, seyirci de onunla beraber.
Özellikle “Ya Ölümsün Ya Düğün”de kendinden geçiyor, Deniz Seki’ye selam çakıyor Gülben.
Yenilerden favorilerim ise “Giden Günlerim Oldu” ve “Üzgünüm”. ınsana açlığını unutturuyor (nerede kurabiyeler Gülben Hanım?).
Sahne tasarımını ise hiç sevmedim Mudo’nun, bit pazarı gibiydi. Oysa koy bir tane arkaya led ekran. Dönüp dursun uzun yol görüntüleri, olalım birer lost highway (Nihat Odabaşı el atmamış mı duruma?).
Sonuç? Gülben dediği gibi müzikal manada küçülmüş, karnı giderek büyürken.
Ayrıca, “beğenmiyor” diye yazdığım ayak bileklerini de gösterdi sahneden.
Ama staras’lardan ne gördüğümü hatırlamıyorum.
Işın Karaca’nın “Uyanış”ı
Bugün böyle müzikal bir gün. şimdi de sırada Işın Karaca var.
Yakında çıkacak “Uyanış” adlı albümünü dinlemek üzere Cihangir’deki evine uğradım Işın’ın. Baştan ayağa koyu kahverengili bir salonu var kendisinin. “Neden kahverengi?” diye sordum. Erdem Yörük’le ayrıldıktan sonra eşyalardan bazıları bu eve sığmamış. Sığanlarla da dekorasyon kahve tadında olmuş.
Neyse, Işın’ın kahverengisi beni germedi elbet, sadece bazen fazla detayengiz oluyor yürek, cayamıyor kendinden (son iki kelimeyi çaldım, Işın’ın bir şarkısından).
Hemen albümdeki favorilerimi sıralayayım o zaman:
1. Uyanış, 2. Bin Yalan, 3. Gidemem...
Hele hele Uyanış, sanki 80’ler son çeyrek baladları gibi; iyi hem de çok iyi. Orkestra, kompozisyon; yine iyi hem de çok iyi.
Albümde iyi olmayan iki şey ise: Ajda cover’ı “Sardı Korkular” ve Ege Çubukçu eşlikli “Beş Dakika”. Birinci şarkı artık bıktırdığı için, ikinci şarkı ise bu tür eşliklerin modası çoktan geçtiği için...
Işın Karaca ayağında durum bu...
Paylaş