Paylaş
Daha o zamanlar “gelecekte aşı pasaportuyla gezilecek” diye varsayımlarda bulunuluyordu.
O varsayımlar ete kemiğe bürünmeye başladı bile.
Amerika, koronavirüs aşı sertifikalarının dijital versiyonlarını üretme konusunu değerlendiriyor.
Danimarka, önümüzdeki 3 ay içinde vatandaşların aşı olduklarını göstermelerine izin veren bir dijital pasaport çıkaracağını söyledi.
Aşı pasaportu öneren sadece hükümetler değil.
Kâr amacı gütmeyen İsviçreli Commons Proje Vakfı, CommonPass adlı dijital bir sağlık pasaportunu test ediyor. Bu pasaporttaki QR kodunu göstererek sınırlardan geçiş yapılabilmesi için...
Etihad Havayolları ve Emirates ise aşı ya da test olunduğunu gösteren, Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) tarafından geliştirilmiş dijital seyahat kartını kullanmaya başlayacağını açıkladı.
Nitekim IATA bu işin öncüsü olacak gibi. Kurumun havaalanı, yolcu, kargo ve güvenlikten sorumlu kıdemli başkan yardımcısı Nick Careen diyor ki: “Aşı ya da testle ilgili bilgiler telefonunuza yüklüyse daha çok zaman kazanmış olacaksınız.”
Kısacası şu an havayolları, endüstri grupları, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ve teknoloji şirketleri harıl harıl bunun üzerinde çalışıyor:
Aşı pasaportu ya da onun dijital versiyonu.
Belki bu yaza yetişmeyecek ama önümüzdeki sonbaharda elimizde aşı pasaportları ya da dijital aşı kartlarıyla seyahat ederken kendimizi bulmamız çok uzak bir hayal değil.
Damien Hirst
bu kez çiçek açtı
Damien Hirst’ü nasıl bilirsiniz?
İlk kez 90’ların başında gösterilen, formaldehit içinde dondurularak sergilenmiş dört metrelik ölü köpekbalığı işiyle mi?
Yoksa o malum, pırlantalarla kaplı platin kurukafayla mı?
Sonuçta eserlerinin içeriği her daim tartışma yaratsa da, Hirst kayıtsız kalınamayan bir sanatçı oldu, olmaya da devam ediyor.
Nitekim onun amacı her zaman bu oldu: Şoke etmek ve kışkırtmak!
Bu kışkırtma gazıyla Hirst, tıpkı köpekbalığı işinde olduğu gibi ölmüş hayvanları eserlerinde sıkça kullanmaya devam etti.
Hatta bir araştırmaya göre tam 913 bin ölmüş hayvanı eserlerinde kullandı!
Lakin Hirst bunca “ölüm” temalı işten sonra bu yaz başında bizi fazlasıyla iç açıcı yeni bir sergiyle karşılamaya hazırlanıyor:
Cherry Blossoms.
Paris’teki Fondation Cartier’de haziran ayında açılacak yeni Hirst sergisi toplam 107 tuvalden oluşuyor. Bazıları tek, bazıları dört ya da altı parçaya ayrılmış tuvallerin ana damarı ise aynı: Kiraz ağacının bahar aylarında açan büyüleyici çiçekleri.
Son 3 yılını bu koleksiyona ayırdığının altını çizen Hirst, yeni sergisiyle ilgili şöyle diyor: “Cherry Blossoms güzelliğin o delice geçiciliğini temsil ediyor.
Bu tabloları yapmak, stüdyomda renklerin ve tablonun içinde kaybolmak harikaydı. Gösterişli, dağınık ve kırılganlar. Beni minimalizmden ve hayali mekanik bir ressam olma fikrinden uzaklaştırıyorlar.”
Şimdi Devrim Karaoğlu’nun zamanı
Devrim Karaoğlu aslında yeni bir isim değil.
Türk pop müziği sevenler onun adını ilk kez 2000’li yılların başında Mete Özgencil’le beraber yaptığı çalışmalarla duydu.
Ayrıca Tarkan’a yaptığı remikslerle. İlerleyen yıllarda Amerika’ya taşındı Devrim Karaoğlu ve burada üretmeye devam etti.
Miley Cyrus, Selena Gomez ve Lana Del Rey gibi ünlü isimlerin albümlerine dahil oldu.
Ama yerli pop piyasasından da hiçbir zaman kopmadı.
Mesela Yıldız Tilbe’yle iyi bir ikili oldular, güzel şarkılar ürettiler.
Hande Yener’in söylediği “Beni Sev” mesela, o şık üretimlerden biridir.
Şu son 2 haftadır ise tam anlamıyla Devrim Karaoğlu’nun zamanı oldu.
Önce Hande Yener müziği ve düzenlemesi Karaoğlu’na ait “Boşuna” adlı şarkısını kliplendirdi.
Ardından Hadise “Olsun” adlı şarkısını yayınladı. Bu şarkının sözlerini yine Yıldız Tilbe ile yazmıştı Karaoğlu. Müzik ve düzenleme ise her zaman olduğu gibi ona aitti.
Son olarak da Murat Boz “Sevgilim” adlı bir şarkı yayınladı.
Bu şarkıda da Devrim Karaoğlu’nun imzası var.
Kısacası Türkçe popta, geç de olsa Karaoğlu’nun elektro baladlarının değeri anlaşıldı.
Paylaş