Paylaş
Ünlü çocuğu kategorisinden ziyade ultra mini şortu vesilesiyle tabii.
Çünkü o şort olmasa Yasmin’in bu kadar uzun uzun fotoğraflanacağı yok, bir kare çekersin biter.
Ama o şort, ah o ultra mini şort!
Hem bir adet yerli Nabokov Lolita’sı yaratmak için medyanın bilinçaltı tünellerini coşturan yegane unsur...
Hem de ultralığı sebebiyle anne babasına “Bakın kızınız neler giyiyor” mesajını alttan alta (kanalizasyon borularından) iletmeye çalışan Vasfiye teyzelik bir unsurmatik.
Neyse ki Yasmin’in anne babası ultra mini şort gibi ultra asil ve beklenmedik bir gol attılar ele güne karşı:
“Kızımız kendini biliyor. Ne giyeceğine karışmayız. Şekilciliği toplum olarak bırakmalıyız. Yasmin, her genç kız gibi sokakta ne satılıyorsa onu giyiyor. Bu çok normal.”
Gerçi hemen ardından da eklemişler: “Lise son sınıfta okuyor, eğitimine yurtdışında devam edecek.”
Bu aslında şu demek:
“Biz ne kadar böyle düşünsek de kızımız burada rahat edemeyecek. Hem o üzülecek hem biz. En iyisi yurtdışında okuması.”
Varılan noktalı virgül maalesef bu: Şekilciliği toplum olarak bırakalım desek de zor be dostum! Çünkü burada herkesin günün sonunda önem verdiği ilk şey şekil şemal...
Şekil şemal vol.2
En yeni şekil şemalcilik de (kısaca ŞŞ diyelim gitsin) bu: Sosyal medya ŞŞ’ciliği.
Acı olayların olduğu günlerde herkes birbirinin profiline şu üç gözle bakıyor:
* Profilini karartmamış, normal fotoğraf/laf paylaşıp duruyor, dünya umrunda değil!
* O kadar çok paylaşım yaptı ki, bu acı olaydan bile nemalanıyor, ayıptır!
* Hiçbir şey paylaşmamış, sesi soluğu kesildiğine göre kesin korkuyor, hatta yandaş bile olabilir!
Sonu yok yani. Ne yapsan yaranamazsın.
Keza yaranmak zorunda mısın, o da ayrı.
Bizde şu da yanlış anlaşılıyor: Takipçin senin sahibin değil.
Onlar neyi uygun görür ya da görmezse öyle hareket etmek zorunda değilsin.
Takipçinin suyuna gitmeye bir başladın mı sen artık sen değilsin. Ya da o profil leylim ley bir profil.
Kafana göre davranmalısın ki bir anlamı(n) olsun.
Yoksa sosyal medya ŞŞ’ciliğine teslimsin.
Şekil şemal vol.3
Haber önceki günkü Milliyet’teydi.
Açılış cümlesi ilgimi çektiği için okumaya başladım:
“Çok az yaşayacağına inandığı için henüz 14 yaşındayken dünyayı gezmeye karar veren Rikki Roath...”
Gerçekten de Bayan Rikki dediğini yapmış.
Bu düşüncesini ailesine ilk açtığında elbette “Olmaz” demişler. Ama sonunda onay almış.
Haberde Rikki’nin şu an kaç yaşında olduğu belirtilmiyor.
Ama ülke ülke epey gezmiş.
Son durağı ise bizim eller olmuş işte.
Şimdilerde Erzurum’da yaşıyormuş.
Oradan Türkmenistan’a geçecekmiş.
Bizde bir genç böyle bir şey yapsa sadece ailesi değil, tüm çevresi “Delirdin mi yavrucum? Eğitimin, işin, kuracağın mutlu yuva ne olacak” şekilciliğiyle saldırır, sonra da motivasyonu düşen genci kendi bildik kısırdöngülerine çekip rahatlarlar. Arada bunun istisnaları da olabilir tabii.
Ama genel kaide/hissiyat budur.
Bu yüzden Rikki’leri, hele bir de “Çok az yaşayacağımı düşündüğüm için seyahat etmeye karar verdim” diyenleri anlamakta her daim zorlanacağımız kesin.
Paylaş