Paylaş
◊ ÇOK “ŞEREFSİZ” BİR KONUŞMA
Bir insan bir dakika içinde kaç kez “şerefsiz” diyebilir?
Dahası, “şerefsiz”i aynı anda hem iyi hem de kötü anlamda kullanabilir?
Önceki gün, nemli bir İstanbul öğle vaktinde bindiğim taksinin şoförüne bu anlamda hayran kaldım.
Çünkü telefonda konuştuğu arkadaşıyla dedikodu yaparken tam 22 kere “şerefsiz” dedi. Evet, saydım!
Ama dediğim gibi, bazı “şerefsiz”ler iyi anlamda kullanıldı.
“O şerefsizi severim ben” dedi mesela.
Sonra bir başkası hakkında, bu kez kötü anlamda:
“Şerefsizin önde gideni o.”
O kadar çok kafam karıştı ki.
Zaten şoför konuşurken maskeyi de çenesine indirmişti.
Sağa çekmesini söyledim ve inip yürümeye başladım. Oh be!
◊ HER YERDE DEZENFEKTAN KOKUSU
Çarşamba akşamı Yeniköy’deydim.
Öyle kalabalıktı ki, Bebek’i sollamış kalabalığı.
Adım başı bir mekan.
Neredeyse hepsi dolu.
Biz Fonduralı’ya oturduk arkadaşlarla.
Mekanın terası iki dev çınar ağacının altında, püfür püfür.
Duvardaki yaseminler de açmış, arada kokusu geliyor, enfes.
Ama bir koku daha vardı masamızda: Dezenfektan kokusu!
Hepimiz 10 dakikada bir küçük dezenfektan şişesini elimize fıs fıs sıkıp durduk.
Oysa daha az önce sıkmışım, şimdi tekrar sıkmamın anlamı yok.
Bir yanı psikolojik işte, dezenfektanı elime bol sıktıkça kendimi iyi hissediyorum.
O sırada masaya sipariş ettiğimiz o nefis beklenen tabak geldi:
Domatesli tekir balığı.
Bir ara arkadaşlardan biri, “Şamandıra yapalım” deyip kızarmış ekmekleri domatesli sosun içine atıp bekletti.
Ekmek sosun suyunu çekince de afiyetle çatala batırıp yedi.
“Buna şamandıra denildiğini bilmiyordum” deyince, arkadaşım gülerek yanıt verdi:
“Ben de senin yaptığın yoga hareketlerinin isimlerini bilmiyorum tatlım.”
◊ ESKİDEN OLSA...
Karantina sonrası sosyal hayatın en ilginç özelliği nedir derseniz, şudur derim:
Herkes evlere dağılmak istiyor.
Hayır hayır, gece 24.00’te restoranlar kapandığı için değil.
Mesela o gün Fonduralı’dan sonra küçük bir arkadaş grubunun kendi halinde eğlendiği bir ev partisi daveti aldık. Ama herkes evlere dağılmak istedi.
Evimizi özlemiştik!
İçimizden biri dedi ki: “Eskiden olsa mutlaka o partiye giderdik, şimdi şu halimize bak, hemen eve gitmek istiyoruz. Üstelik sen bir de yogi oldun!”
◊ BİR CİSİM YAKLAŞIYOR
Evet, yogi yanım arkadaş grubumda “Bir cisim yaklaşıyor” esprisiyle karşılanıyor ama ben mutluyum.
İtiraf ediyorum, dün matın üzerinde bir buçuk saat yoga yaptıktan sonra öyle bir gevşemişim ki, durup dururken gülmeye başladım.
Oluyormuş böyle şeyler yoga seanslarında: Ağlama ya da gülme taşmaları.
Endişeye mahal yok yani, delirmedim.
◊ ARABADA AÇIK HAVA SİNEMASI İYİ DE...
Az önce bir davet aldım.
Boğaz kıyısındaki Ortaköy İSPARK’ta arabada açık hava sineması geceleri başlıyormuş.
İlk geceye davet ettiler.
Gösterilecek filmin adı “Bayi Toplantısı”ymış.
Hangi film bu diye google’ladım.
Meğer birbirinin benzeri o yerli komedilerden biriymiş.
Arabalı açık hava sinemasında “İhtiras Tramvayı” gibi bir klasiği filan izlemek ister, “Bayi Toplantısı” diye iki dakika sonra unutacağı bir komedi değil.
Yani en azından bana göre durum öyle...
◊ ŞEYMAGİLLER PARTİDE
Şehirde eğlence filan yok, emin olun. Kaçırılan eğlence güneyde.
Ama o da çok küçük gruplar arasında. Misal:
Çeşme’deki Madeo’nun plajında kapalı bir grup geçen hafta kendi kendine partilemiş. Aralarında Şeyma-Guido çifti de varmış, yeniden barışan Caner-Elizabeth çifti de...
◊ LUCCA NE ZAMAN AÇILACAK
Şehrin beklediği şeylerden biri de Lucca’nın açılışı.
Lucca’nın assolistler misali açılışını geciktirmesi işe yaramış görünüyor.
Müdavimi olmayanın bile dilinde Lucca.
Açıldığı ilk gün nasıl olacak meraktayım.
Yenilenmiş halini de...
Unutmadan: Temmuzun ikinci haftası gibi açılması bekleniyor Lucca’nın.
◊ EN İYİ YANI
Bu yazın salgın nedeniyle en iyi yanı şu olabilir:
Boğaz’daki gezi teknelerinin gürültüsünün sona ermesi.
Normalde bu zamanlarda gezi teknelerinden gece yarılarına kadar müzik sesleri yükselirdi. Yeni normalle birlikte bu da sona erdi.
Paylaş