Paylaş
Samyeli’nin ilk gece performansını hatırlıyorum:
Oturduğu sandalyeden hiç kalkmamış, neredeyse tüm şarkılarını aynı pozisyonda (bacak bacak üstüne atarak) söylemiş, hata yapmamaya çalıştığı için fazlasıyla mükemmeliyetçi takılıp biraz kasılmıştı.
En son yazın Çeşme’deki Spiaggia Grande sahnesinde izlediğim Defne Samyeli ise bambaşkaydı.
Dans ediyordu, vücut dili şarkılara göre değişiyordu, kendine güveni tamdı ve sahne gerginliği sona ermişti.
Cumartesi Meltem Cumbul’un La Boucherie’deki ilk performansını izlerken Defne Samyeli’nin o ilk gecesi aklıma geldi.
Çünkü Cumbul da, özellikle ilk yarıda, Samyeli gibi hata yapmamaya yoğunlaştığı için tam rahat değildi.
Ama ikinci yarıda Cumbul o “rahatsız” enerjiyi üzerinden attı.
Oyunculuğunun getirdiği avantajı kullanıp neredeyse her şarkıda başka bir karaktere büründü.
Haliyle mekandakilerin de pür dikkat kendisini izlemesini sağladı.
Seçilen şarkılar, aralardaki geçişler de gayet iyiydi.
Aslında bir tür kabare yaptı Cumbul.
Hatta şarkı aralarında konuşsa çok çok daha iyi olabilir...
Yine de sonuç belli: Canlı müzik dünyası yeni bir yıldız daha kazandı diyebiliriz.
Ah o dön dolaş aynı şarkılar
Çoğu mekanın olmazsa olmazı bir süreden beri canlı müzik performansları.
Haliyle bu alanda küçük bir sektör oluştu.
Performansı iyi, kendi seyircisini yaratabilmiş solistler mekanları peşinde koşturuyor.
Bazen bir solisti A mekanında izliyorsanız, bir başka gece ise Z mekanında.
Ya da kimi mekanlar şart koşuyor:
Benim mekanımda çıkıyorsan başka yerde çıkamazsın diye.
Kısacası canlı müziğin trend oluşu en çok bu alanda çalışan müzisyenlere yaradı.
İşin sıkıntılı yanı ise hep aynı şarkılar üzerinden dönüp duran kopyala-yapıştır repertuvarlar.
Hele hele müşteriyi eğlendirmek üzere seçilen bazı şarkılar var ki, nereye gitseniz illa ki o şarkıları duyuyorsunuz.
Mesela: Haykıracak Nefesim Kalmasa Bile.
Ya da: İçerim Ben Bu Akşam.
Ben bu iki şarkıyı duyduğumda artık kulaklarımı tıkamak istiyorum.
Ama aynı anda tüm mekanın bu şarkılarla coştuğunu da görebiliyorum (maalesef).
Solistlerin de yapacak bir şeyi yok yani. Talep böyle.
Ama solistler cesur olup farklı şeyler söylerse, müşteri illa ki alışıyor bence.
Tuba Ünsal’ın festival kıyafeti
◊ Bildik kırmızı halı kostümlerinden farklı, eğlenceliydi.
◊ Lady Gagavariydi.
◊ Kıyafetin tasarımcısı Hakan Yıldırım’ın yeniden sahalara dönüşü gibiydi.
◊ Tuba Ünsal iyi taşımıştı, başkası giyse olmazdı.
◊ Üzerinde konuşulan, akılda fazlasıyla kalan bir kıyafetti.
Nitekim sosyal medya aleminde oto yıkama fırçasına dahi benzeten oldu.
Paylaş