Paylaş
Popüler bir plaja gidip “Ben şurada havlumu serip iki dakika denize gireceğim” diyemezsiniz, kavga çıkar.
Zaten kimsenin de aklına gelmez böyle bir şey yapmak.
Sadece bu da değil.
Kumsalın hemen yan tarafında bir site vardır. İki adım yürüyüp orada da denize giremezsin, sitedekiler büyük celallenir, “Burası site plajı” diye.
Peki Şahan Gökbakar’ın, Marmaris’teki evinin önündeki kumsala yüzenlere, güneşlenenlere karşı yaptığı önlemlere nasıl bakmalıyız?
Aşırı mı?
Gayet yerinde mi?
Öncelikle tatilci teknelerinin evinin bulunduğu koya doğru yanaşmasını engelleyemez Şahan.
Böyle bir hakkı yok.
Tekneden atlayıp o koyda yüzebilir de insanlar.
Dediğim gibi denizler herkesin, pek farkında olmasak da...
Ama evet, evin önündeki kumsala yüzüp orada güneşlenmek, iskelede volta atmak özel mülke girmek oluyor.
Sonuçta adam orayı satın almış, kendi yapmış, uğraşmış, vesaire.
Şahan’ın esas derdi de sanırım bu.
Gel gör ki çekilen fotoğraflardaki önlem çabası gerçekten “aşırı” duruyor.
Nedeni de belli: “Özel mülktür girilmez” tabelasının asılmasına Şahan’ın bizzat yardımcı olması, her karede onun olması.
İyi niyetli bir şekilde çalışmış ama altınlarını korumaya çalışan Varyemez Amca gibi bir algı oluşmasına yol açmış. İstemeden de olsa.
O çılgın hesabın analizi
Geçen yazlarda oluşan bir trend bu yaz da devam ediyor:
“Bakın ne kadar çılgın bir hesap ödedim”i göstermek için mekan çıkışı adisyonu sosyal medyada paylaşmak...
Son günlerin en popüler çılgın adisyonu da Maça Kızı’nda ödenen 26 bin liralık hesaptı.
Herkes gibi içilen içkilere baktım.
Bir kere iki lüks marka içkinin ‘magnum’ boyutlu olanı var.
Onlar zaten en önemli iki kalem olmuş.
Geriye kalanlar ‘shot’lar, atıştırmalıklar, sandviçler, kahveler...
Yüzde 13 de servis bedeli var.
Gelen hesap ise Maça Kızı standartlarında normal.
Burası geçen yazlarda da aynı fiyat dengesine sahipti. Bu yıl da öyle.
Zaten Maça Kızı’na gelen, bu fiyatları bilerek geliyor.
Bu hesabı ödeyenler de bilmiyor olamaz.
Sürpriz olduğunu hiç sanmıyorum.
O iki içkinin ‘magnum’unu söylemek zaten bile bile lades.
Bu hesapta bir tek 24 suyun 960 lira olması açıklanabilir değil.
Ama işin esas ironik yanı bu hesabı ödeyenlerin tekrar ve tekrar aynı mekana gelecek olması.
Fare yerine kedi deseydi ne olurdu
Sertab Erener bir çevre toplantısında, “Artık çocuk doğurmamamız, çoğalmamamız gerekiyor. Fareden beter olduk, onlar bile bizden daha az ürüyor olabilir” demiş.
Sertab’ın laflarını “hadsiz” bulanlar olmuş.
Ben de bunu anlamıyorum.
Katılırsın katılmazsın, söyleneni anlamsız da bulabilirsin ama “hadsiz” diye nitelemek sansürün bir başka yan ürünü.
Bir de merak ediyorum:
Erener, “fare” yerine “kedi” yakıştırmasını yapsaydı bu tepkiler yine aynı şekilde mi olurdu?
Esas dert açıklanan görüşle mi yoksa benzetilen hayvanın hangisi olduğu mu?
Galiba ikincisi baskın.
Paylaş