Saat 6’da Yunan adasında Akşam 8’de İstanbul’da maçta

Eser Yenenler, Levent’teki La Boucherie’de arada bir şarkılı türkülü stand-up şovu yapıyor.

Haberin Devamı

Salı gecesi o şovun son yarım saatine denk geldim.
İşte o son dakikalarda Acun Ilıcalı’yla olan bir macerasını anlattı Eser Yenenler.
Ilıcalı’nın haberlere de sıkça konu olmuş meşhur bir sürat teknesi var, malum.
Yazlardan bir yaz o tekneyle Bodrum’dan Yunan adası Leros’a gitmek istemiş Acun, Eser ve tüm mahalle.
Eser’in sahnede tasvirlediği üzere “haşır huşur, sallana sallana”, yani aşırı hızlı ve çok kısa sürede varmışlar adaya.
Sonrası? Eser’in ağzından aktarayım:
“Adanın keyfini süreceğiz, ne güzel dedim. Ama bir baktım adaya sırtımızı döndük PlayStation oynuyoruz.”
O kadarla da kalmamış.
Yarım saat sonra filan, “Akşam İstanbul’da maç var, gitmemiz lazım” demiş Acun.
Bunu söylediğinde saatler 18.00’i gösteriyormuş.
Peki maç kaçtaymış? 20.00’de!
Eser bu kısmı daha komik anlatıyor tabii.
Yine haşır huşur sallanarak kendini bir anda Bodrum’da, 1 saat sonra da İstanbul Sabiha Gökçen’e inmiş olarak bulmuş Eser.
Saat 20.00’de ise maçı izlerken ve “2 saat evvel gerçekten bir Yunan adasında mıydım?” diye düşünürken...

Haberin Devamı

Mualla kaçıncı kez sandalda

La Boucherie’de o gece başka kimler vardı?
Elbette tekne hikayesinin pilotu Acun Ilıcalı. Yanında eşi Şeyma Subaşı.
Az ileri kay, sağ köşede, 10 gün evvel yurda dönen, martta Netflix dizisi çekimlerine başlayacak olan ve gece dışarı “şapkasız çıkmayan” Çağatay Ulusoy.
Yanında oturan Coşkun Sabah.
Sol çaprazda Murat Dalkılıç.
Nitekim bir süre sonra sahneye de çıktı Dalkılıç.
Oğuzhan Koç’la düet yaptılar hatta.
Bir ara Umut Kurt’u da sahneye çağırdılar.
Levent Yüksel’in “Dedikodu” şarkısının “Ya Mualla’yı...” kısmını söylemesi için...
Yeri gelmişken fikrimi beyan edeyim:
Mekanlardaki canlı müzik performanslarında en çok söylenen üç şarkıdan ikisi “Haydi Gel İçelim” ve “İçerim Ben Bu Akşam” ise, birincilik Mualla’lı “Dedikodu”ya aittir.
Ve bu şarkılara aşırı maruz kaldığımdan olsa gerek hiç anlayamıyorum insanların bu şarkılarla coşmasını...
Bir de bıkmamalarını.

Yapmadığın paylaşımdan sen suçlusun

Galiba DNA tünellerimizde var:
Başkalarının yaptığı şey kadar yapmadığı şeyleri de aşırı takipteyiz.
Mesela bir keresinde bir yakının düğününe katılamamıştım.
Sonradan öğrenmiştim ki, manasız yere gündem olmuş, “Neden katılmadı, bir sorun mu var acaba?” diye.
Cenazeler için de böyle bir didikleme vardır.
Kim geldi kim gelmedi diye meraklı birileri mutlaka çıkar ve hep yoklama alır.
“Neden gelemedi, çok şaşırdım” der sohbet arasında, “Oysa ne kadar yakınlardı, cık cık cık”.
Yapmadığın şeyler üzerinden sorgulanmanın yeni mecrası ise artık sosyal medya.
Devir bu devir yani, şuur kaymasının Nirvana yaptığı bir devir,
Kayahan şarkısındaki gibi sarı saçlarından değil; atmadığın tweet, yapmadığın paylaşımdan da sorumlu ve sorunlusun...

Haberin Devamı

Saat 6’da Yunan adasında Akşam 8’de İstanbul’da maçta


Oscar’lık bir samimi ağlama

En iyi erkek oyuncu dalında Oscar adaylarından biri olan 22 yaşındaki Timothee Chalamet’nin “Call Me By Your Name” filminde öyle içli ve uzun bir ağlama sahnesi var ki...
Öyle hüngür şakır bir ağlama değil.
Yaşadığı aşkı hem hüzünle anan hem de “İyi ki yaşamışım” diyen, hatta neredeyse “Oynamıyor, sanki gerçekten hissediyor” dedirten samimi bir ağlayış.
En unutulmaz sahnelerden biri...
Bu arada Timothee, Oscar adaylıkları olan bir başka film “Lady Bird”de de oynuyor.
Yani bu sene onun senesi.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları