Ben hiç radyo dinlemem. Tuhaftır, radyo dinlemek aklıma bile gelmez. Hatta taksiye bindiğimde hemen radyonun sesini "bir zahmet" kıstırırım.
Hele sabahları bıcırık sesli bir kızcağızın "Günaydın millet" tonundan anonslar yaptığı enerji küpü programları kim, nasıl dinler hiç anlamam.
Hani bu kadar radyoyla ilişkisi sıfırlanmış birinin Radyo 1’in tanıtım gecesinde ne işi var?
Şu sebepten: Pucci’de yapılıyordu organizasyon. Ve Pucci’nin yeni halini merak ettim.
İşte ilk izlenim: Sevmedim o sarımtrak dekorasyonu. Belki bir de kalabalıksız görmek lazım, ama işte ilk izlenim fenadır. Ferman gibi bir şeydir.
Pucci’nin yenilenmiş hali bir yana Radyo 1’in gecesi uzun süredir görmediğim popçu arkadaşlarla doluydu.
Hakan Peker mesela. Sharon Stone ayarında, hiç yaşlanmıyor kendisi. Bir tür biyonik "karam".
Az ilerde Suat Suna. O da"new generation" Kayahan. Kemanını vestiyere bırakıp gelmiş galiba.
Ve Demir Demirkan. Tanışmıyordum, sağolsun F.D. tanıştırdı.
F.D. demişken zorunlu bir basın açıklaması: Meğer her F.D yazdığımda Feridun Düzağaç’a telefonlar geliyormuş, "Abi dün gece amma gezmişsin" filan diye.
Oysa benim arkadaşım F.D., Feridun Düzağaç değil. Ta bir zamanlar belirtmiştim hatta, bu dişi F.D diye. Gözlerden kaçmış, ayıplıyorum.
Dönelim tekrar Demir Demirkan’a. Tanışmamızın akabinde hemen kafasının arkasına baktım Demir Bey’in. Hayli büyük bir dövme yaptırmış, uzaktan bile seçiliyor. Ve ayrıca şık duruyor. Bir dövmecisi varmış, evine gelip yapmış. Biraz acımış tabii, kafa derisine yapıldığı için.
Daha da ötesi; boynundaki meşhur dövmesiyle bu yeni dövmeyi yakında birleştirecekmiş. Köprü misali...
"Yaaa" diyebildim en fazla. Hayırlara vesile...
Kapsama alanı dışındakiler
Birkaç kez belediye tarafından yıkılıp sonra tekrar (kaçak) yapılan ve en sonunda bir ailenin tüm fertlerini bir çırpıda ortadan kaldıran Reina’nın duvarı meselesinde kabak çiçeği, duvar işçilerinin başında açıldı.
Adamlar apar topar gözaltına alındı. Ama esas aktörler hálá ortada yok. Olayla ilgili çıkan haberlerin satır aralarında hep aynı laf: "Reina’nın sahibi ve işletmecisine ise henüz ulaşılamadı".
Doğrusu hiç yakışmadı, geçen yaz onca yabancı misafirin hayran olup gittiği mekanın sahiplerine kapsama alanı dışına çıkmak.
Dishy kadınının ehliyeti ve diğerleri
Pınar Aylin’le Galatasaray’daki Ara Cafe’de konuşuyoruz. Tam da Deniz Akkaya’nın alkollü yakalandığı haberlerinin ertesinde.
Malum, Pınar da geçen aylarda alkollü yakalanmış ve ehliyeti altı aylığına elinden alınmıştı.
Hálá cezasını çekiyor, taksiyle gidip geliyor evine.
Deniz Akkaya’nın polislere ehliyetini vermediği haberi üzerine yorum yapmadan duramadı, aynen aktarıyorum: "Her T.C vatandaşına aynı muamele yapılmalı, böyle bir şey nasıl olur ki?"
Benim anlamadığım şey ise, Deniz’in (ki tanırım, severim) neden o kadar dalgalanıp köpürdüğü...
Hele o, "Ulan ehliyetimi verin gideyim bu ülkeden, madara oldum" demesi. Onun adına ben utandım.
Kariyer sahibi, üniversite mezunu, trendsetter ve şehirli "Dishy" kadını böyle mi yapar yani.
Bu arada, Deniz Akkaya’nın önceki gün hem B sınıfı otomobil hem de A2 sınıfı motosiklet ehliyetini polise teslim ettiğini öğrendim. Yani ona da bir ayrıcalık tanınmamış.