Bugünlerde Nişantaşı sosyetesinin derdi bu: Prada ve Dolce Gabbana’nın mağazasını Türkiye’de kim açacak?
Dolce Gabbana’yı bilemem ama Prada için o kadar çok sosyetik sima "Ben açıyorum mağazayı" diye konuşuyor ki, insanın kafası karışıyor tabii.
Yine de söylentilerde son durum şu: Ya Beymen ya da Özlem Önal açıyor Prada’yı. Hatta Beymen’in anlaşma imzaladığı söyleniyor. Önal’ın ise mağazayı Abdi İpekçi Caddesi’ndeki Cristofle’ın olduğu binaya açacağını yakın çevresine çoktan müjdelediği gelen duyumlar arasında.
Yakında bu iş netleşecek ve Nişantaşılı rahata erecek tabii.
Laçin Hanım’la ilgili radikal öneri
Sanem-Kudret mevzusundan nemalanmak isteyen Berna Laçin’in kendini ortalara atıp vıdı vıdı konuşmasını eleştirince çarşamba günkü yazıda, özellikle kadın okurdan şahane destek geldi.
Mesela Deniz U. adlı okur özetle şunları yazmış mail’inde: "Hakikaten nedir bu Berna Laçin’in namuslu ev kadını tripleri? Sadece Berna Laçin değil, bence aldatılan eş de samimiyetsiz ve sahte bir görüntü sunuyor. Sanem Çelik hayranı değilim, ne dizisini ne kendisini seyrederim, ama bu mıymıntı kadınlar yüzünden Çelik’e helal olsun diyesim geliyor."
Feryal Hanım’ın önerisi ise epey radikal, yazmadan duramadım hani: "Eğer Sanem Çelik’i Aliye’den çıkarırlarsa, Berna Hanım’ı da Belalı Baldız’dan çıkarsınlar."
POST MODERN BEYAZ ATLI PRENS" NOTU: Mağrur eş Esra Akkaya, "O beyaz cip benim beyaz atımdı. Ben de o cipte çok çay içtim" demiş. Böylece beyaz atlı prens ikonunun nasıl beyaz cipli prense dönüştüğüne dair leziz bir veri elde edilmiş oldu.
Geliyorlar, bir zahmet çekin
Bir halkla ilişkiler şirketi şöyle bir mail göndermiş: "Sayın basın mensubu. Balayında olan Yeşim Salkım ve eşi İlker İnanoğlu, 8 Mart 2006 Çarşamba günü saat 21.45’te British Airways Havayolları ile Türkiye’ye gelecekler. Konuyu bilgilerinize sunar, iyi çalışmalar dileriz".
Tabii bu mail’i iki buket çiçek alıp karşılamaya gidelim diye atmıyorlar.
Asıl dert, çiftin boy boy fotoğrafları çekilsin, sonra da altına "Mutlu mesut döndüler" minvalinde bir şeyler çiziktirilsin.
Belki tüm ünlüler haber veriyordur kaçta havaalanına ineceğini, ama bu denli profesyonel "iniş" yapanına rastlamamıştım ben.
"EN BİLDİK HAVAALANI ÜNLÜSÜ KİMDİR" NOTU:
Tabii ki Tarkan! Sürekli yurtdışına gidip geldiği için habire havaalanında görüntüleniyor kendisi.
Uzak mesafeleri aydınlattın...
Nebil Özgentürk’ün Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Duygu Asena’ya ayırdığı özel programı CNN Türk’te izlerken maziye ışınlandım aniden.
Yaklaşık 10 yıl önce Duygu Asena’nın yayın yönetmenliğini yaptığı Negatif ve Kim dergilerinde çalıştığım zamanları, ilk iş görüşmesinde sempatik görüneyim diye "Aynı gün doğmuşuz Duygu Hanım, siz de Koç’sunuz, ben de" diye zırvalamamı ve tabii onun sürekli gülen aydınlık yüzünü anımsadım.
Programda yine o gülen yüzünü görünce kendimi iyi hissettim.
Sezen Aksu’nun dediği gibi, o herkese yol feneri oldu, uzak mesafeleri aydınlattı.
Daha ne olsun?
Küllerden geriye kalan
Brokeback Mountain gösterime girince şu mesele de konuşulacak sanırım: Bu kovboylar tam olarak ne?
Ertuğrul Özkök çarşamba günü yazdı: "Arkadaş mı, eşcinsel çift mi, heteroseksüel mi, yoksa biseksüel mi, yoksa bunların hepsi mi olduğunu anlamadığım bu iki insanı anlatan film gerçekten çok etkileyiciydi."
Ben biseksüel olduklarını düşünmüştüm bu iki kovboyun ilk izlediğimde ve öyle de yazmıştım.
Ama o kadınlara gerçekten aşık olmadıklarına göre o zaman gay miydiler? Şimdi bunu düşünüyorum.
Ya da bunların çok önemi var mı gerçekten? Sonuçta filmde olduğu gibi, küllere karışıyor her şey.
Ve Özkök’ün dediği gibi, "geriye kalan küllerden herkesin bahçesine yetecek kadar hüzün kalıyor."