Popüler olanın otosansürle sınavı

Popüler müziği ve onun içindeki karakterleri sevin ya da sevmeyin, sonuç değişmiyor:

Haberin Devamı

Geniş kitleler duygularını bu müzikte buluyor, şarkı sözlerini ezberliyor, konserlere gidiyor.
Dolayısıyla popüler müziği yapanların nasıl bir ruh hali içinde oldukları önemli.
Hakan Gence’nin Murat Dalkılıç’la yaptığı röportajda bu gayet net ortaya çıkmış.
Gülşen’in yazdığı son şarkılarından birinin sözlerini fazla müstehcen bulmuş Dalkılıç. Ve söylemeye korkmuş.
Gülşen onu motive etmeye çalışmış, “Korkma, sen popstarsın. Böyle lafları söylemelisin”.
Ama dinlememiş Dalkılıç, sözleri yumuşatmasını istemiş Gülşen’den. O da kabul etmiş ve sözleri değiştirmiş.
“ÇOĞUNLUĞA UYMAYA BAŞLADIK”
Bu kadarla bitmiyor.
Dalkılıç’ın şu sözleri farkında olmadan ya da olarak herkesin nasıl da muhafazakârlaştığının iyi bir örneği:
“İnsanlara göre davranmak zorundayız. Popüler kültüre hitap ediyoruz... Git gide muhafazakârlaşıyoruz. Çünkü muhafazakâr kesim çoğalıyor. Çokluk psikolojisinden dolayı herhalde çoğunluğa uymaya başladık.
Dünya çapında bir iş yaparsam sınır tanımam.
Mesela Snoop Dogg’la bir projem vardı. Şarkı sözlerinden dolayı Türkiye’de yayınlayamayacağım için iptal ettik.
Dünya çapında yayınlansaydı çekinmeden söylerdim.”
BÜYÜK HATA

Öncelikle şu büyük yanlıştan bahsetmekte yarar var.
Murat Dalkılıç popüler kültüre hitap etmenin bedelini, geniş kitlelerle buluşmanın yolunu “onların suyuna gitmek” olarak algılamış. Büyük hata.
Tam aksine kitleleri kışkırtan, kendi kimliğini net bir şekilde ortaya koyan ve toplum tabularını zekice kaşıyanlar daha büyük oluyor, unutulmuyorlar.
Dünyada zilyon tane örneği var.
Türkiye’de de 90’ların bir türlü unutulamaması sadece iyi müzikten değil, kafaların sansürsüz olmasındandı.
Yoksa Emel’in lezbiyen temalı klibi hayatta çekilemezdi.
Demem o ki; bu kadar çekinmeye, bu kadar “Bizden bu isteniyor, ötesine gerek yok, koyver gitsin” batağına saplanmaya, farklı işleri yapmaya kalkmadan daha kafadan sansürlemeye gerek yok.
Böyle giderse bu dönem popüler müziği ve aktörleri hiç hatırlanmayacak.
Çünkü istediği kadar muhafazakârlaşsın, karşınızdaki kitle aptal değil. Farklı/cesur olanı hep aklında tutuyor ve aslında ondan ilham alıyor.
Suyuna giden, korkan, çekineni ise o anda dinliyor belki, ama sonra silip atıyor.

Haberin Devamı

Sıfat

Haberin Devamı

Vizyon toplantısına giden ünlüler günlerdir konuşuluyor.
“Oraya neden gittim?” açıklamasıyla Metin Arolat diğerlerinin bir tık önüne geçti.
Açıklamayı okuyunca şunu düşündüm:
“Davet etmişler, gitmemek olmaz” demişler Arolat’a.
Bu cümlenin Türkçe altyazısı şu:
“Gitsen iyi olur” ya da “Gitmek zorundasın”.
Arolat’ın kendini “Çapulcu” ön sıfatıyla tanıtması ise en az Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ekmekli kampanyası kadar vasat ve sıkıcı.
Sonuçta o toplantının amacı belli.
Bir tanıtım toplantısı. Gitmişsen, dinleyeceksin.
Ayrıca gitmişsen, tanınan biri olduğun için “Bu adayı destekliyorum” algısını yarattığını da görmezlikten gelmeyeceksin. Bitti.
Sıfatlı kahramanlığa lüzum yok.

Yazarın Tüm Yazıları