Paylaş
* TIRNAKLARIYLA KAZIYAN ŞEYMA ŞUBAŞI
Epeydir bir röportajda ‘tırnaklarımla kazıdım’ adlı fosil cümleyi/klişeyi okumamış ve dolayısıyla sinema salonundaki 3D filmi gözlüksüz izleyen bir şaşkın gibi de hissetmemiştim.
En son bu cümleyi Unutursam Fısılda filminde işittim.
Plakçısı Ayperi’ye sürekli bu cümleyi kurmasını öğütlüyordu.
“Halk sever böyle şeyleri” diye…
Yıl 2014. Moda tasarımcısı Şeyma Şubaşı Hafta Sonu Dergisi’ne verdiği röportajda şöyle demiş: “Ailem Fashion Week’teki defileme geldiler. Kendi tırnaklarımla bir yerlere gelip bir şeyler başardığım için çok mutlu oldular...”
Heyhat, “kazıma” lafı yutulmuş ama Şeymanım “tırnaklarımla” derken bütünü kastediyor zaten, o kadar olur.
Önemli olan bu klişeye cidden inanması. Tüm tırnaklarıyla.
Ve herkesi inandırmaktaki ojeli gayreti. Ne diyelim?
“Sebastian, yavrum bana oradan bir aseton lütfen...”
* LAMBORJİNİ’Lİ ASENA ERKİN
Zenginin malı züğürdün çenesine İsveç masajı yaptırır misali, önceki günden beri Sosyal Hürriyet’teki arkadaşlarla (eksik olmasınlar) yeşil lamborjini’si önüne kondurulmuş futbolcu eşi (ve tabii moda tasarımcısı) Asena Erkin’i çekiştiriyoruz.
Ben ortalığa saçtım düşüncemi, “Büyüyünce Asena Erkin olmak isterim” diye.
Gerisi geldi. Çorap söküğü ya da gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar misali...
Ama diyorum işte: Asena Hanım’ın kafasına göre yaşamasına, kafasının dikine/enine gitmesine ve sonra kafasına bir lamborjini düşmesine hayranım.
* LEON’LU HANDE ATAİZİ
İlk gördüğümde minicikti, “Yahu nasıl büyüyecek bu Hande?” diye bir güzel saçmaladığımı anımsıyorum, medyadan bir amcası olarak.
Sonradan tüm minik bebekler gibi kısa sürede serpildi (bu da güzel Türkçe’mizin coşan kelimelerinden biridir) Hande Ataizi’nin oğlu Leon.
Ve fakat spekülatörler (birtakım karanlık arka sokaklar) Leon’un hangi dinden olacağına kafayı takmış, Hande de açıklama yapma ihtiyacı hissetmiş:
“Ben müslümanım, babası değil; o yüzden oğlumuz istediğini seçme hakkına sahip.”
Hani son günlerde herkes şu cümleyi daha sıkça kurar oldu ya, “Çok acayip bir ülke olduk.”
Hani zırt pırt kullanmamak lazım, evrene böyle secret yaparak acayipliği beşe ona katlarız nemelazım desem de olmuyor:
Gerçekten çok acayip bir ülke olduk. Küçücük çocuğun hangi dine mensup olduğunu/olacağını bile merak ediyor, sorguluyoruz.
(*) Trekking: Doğada, bir noktadan diğer bir noktaya varmak amaçlı yapılan, genelde hafif tempolu sportif yürüyüşlerdir.
Üyeli kulüpte bir ısınma partisi
Şubatta İstanbul’daki eski Amerikan Konsolosluğu’nun yerinde açılacak özel üyeli kulüp Soho House, bu kez salı gecesi verdiği yemek ve mini partiyle konuşuldu.
Yemek sadece komite üyelerine özeldi.
O kısmına zaten iştirak etmedim.
Sadece kimlermiş bu gizemli komite üyeleri diye sordum, ‘yazmama’ kaydıyla bazılarını öğrendim, ki yazacak ‘bomba’ bir durum da pek yokmuş.
İlerleyen saatte ise partisine katıldım, ama o da sıkıcıydı.
Herhangi bir Beyoğlu bohem ev partisi havasındaydı.
En güzeli içinde bulunduğum binaydı.
Henüz inşaat halinde olmasına rağmen o yüksek tavan, incelikle yapılmış bar ve merdivenler (bile) insanı büyülüyordu.
Binanın tamamı bitince görkemli olacağına eminim.
Bu arada Soho House’cuların kafası karışık gibi: Hala Türkler’i çözmeye çalışıyorlar. Eh, kolay bir şey değil.
Daha biz, bizi çözemedik birader...
En çok etrafında pervane olunan Soho House elemanını ise şimdiden açıklayayım: Chris Glass. Herkesle teker teker ilgilenen yetenekli Bay Glass gece boyu ilgi odağıydı.
Paylaş