Paylaş
Kış boyunca en fazla kaşkolun, beren, önünü sıkı sıkıya kapattığın paltonla filan görüntüleniyorsun.
Yazın ise durum fena: Kâh şezlongda yuvarlanırken, kâh denizden şapada şupada çıkarken popona yapışmış bikiniyi düzeltmeye çalışırken, kâh içine çekmekten içe dönük bir uh haline bürünmüş karnını özgürce salmışken... Şak şak şak görüntüleniveriyorsun. İşin profesyonelleri de var tabii.
Mesela Eda Taşpınar.
Öyle berbat plaj pozu neredeyse hiç yok. İşini biliyor. Kendi tasarladığı bikiniyle (genelde vücudunu oradan buradan saran ahtapot bikini akımını benimsiyor) kumsalda bir aşağı bir yukarı salınıyor.
Saçları genelde yarı ıslak oluyor, ama bikinisi kupkuru.
Yani denize girmemiş, ama saçlar ıslatılmış şaşal kaynak sularla (herhalde yani).
O sırada fotoğrafları çekiliyor. Tabii çekilen fotoğraflar moda fotoğrafı gibi: Şık şıkırdım.
Rüştü Reçber’in eşi Işıl Reçber de bu temiz plaj fotoğrafı akımına uymuş.
Süreyya Yalçın misali süs abidesi bikinisiyle şezlonguna ilerlerken havası binbeşyüz.
Saçlar fönlü, pareosu uçuşuyor.
Denize girilse o saçlara yazık, o bikini tuza bulansa ona da yazık...
Hani en pahalı güneşlenme diye ben buna derim...
TEKNEDE NELER OLUYOR
Bir de bu işin tekne ayağı var.
Ünlü muhteremler denizin ortasındaki teknede yakalanmayız sanıyor, ama nafile. Paparazzi her yerden çıkıyor adamın karşısına. Kenan İmirzalıoğlu’nu Alman bayraklı teknede bir hatun kişiyle görüntülemişler mesela.
Tekneli pozlar ünlü kişi için en tehlikelisi. Çünkü çok ipucu veriyorsun hayatına dair.
Ayrıca en doğal halinle oradasın. Yaymışsın ruhu, bedeni; imajı mı düşüneceksin?
Ama diyorum, ah keşke Karadayı Kenan Bey o çiçekli bermuda şortu teknede bile olsa giymeyeydi, daha cool bir şey geçireydi altına.
Yok mu bir mayo danışmanınız Kenan Bey?
Neyse, oradaki asıl hikaye teknede Kenan’ı bekleyen kızıl kısa saçlı gizemli kadında.
Onun üzerinde beyaz bir tişört var.
Demek ki güneşlenmekten çok hoşlanmıyor.
Eh, beyaz kalmayı tercih edenler de var bu hayatta, herkes Eda Taşpınar yanığı olmak zorunda değil.
Hatta: İnadına beyaz kalabilmek yaz mevsiminde kadınlar için en zor şey.
Çünkü tatilden dönüldü mü, en yakın kız arkadaşları sıkıcı sıkıcı sorar: “Ama hiç yanmamışsın şekerim?”
O yüzden: Kenan’ın teknedeki cool, inadına beyaz kadın arkadaşını tebrik ediyor ve kendisini sezonun en süssüz en kendi halinde en aykırı plaj karakteri ilan ediyorum.
Yüksek tuzlu müsaadelerinizle...
Biz İtalyan değiliz ki…
Sibel Can’ın oğlu Engin Can Ural, ayağına zımbalı ayakkabıyı bacağına dar, skinny pantolonu geçirip Reina’ya gitmiş.
Ayakkabısı değil de pantolonu dikkatimi çekti.
Bu pantolonları giymek için maalesef uzun, ince bacaklı olmak gerekiyor.
O yüzden bu tarz bacağı saran pantolonlar en çok uzun boylu İtalyanlar’a yakışıyor.
Ya da İskandinav halklarına filan...
Bizim bacaklar, daha doğrusu baldırlar geniş Engin Can.
O yüzden ı-ıh, hiç giymemeli bu pantolonlardan.
Paylaş