Özgüvenin kaynağı dönemin ruhu

Dilan Polat’ın “Burası cildime iyi gelmiyor” diyerek polisten cildi için vitamin istemesi tam Anna Delvey’lik bir hareket.

Haberin Devamı

Bu sonsuz, durum ne olursa olsun asla bitmeyen, hatta insanı çıldırtabilen özgüvenin kaynağı için “Lost”taki adaya düşenlerin yaptığı gibi sezon sezon kaynağın yerini aramaya gerek yok.

Kaynak kabak gibi önümüzde: Devrin, dönemin ruhu.

Her şey dahil otellerindeki aşırılık gibi bu ruhun muhteviyatında yok yok:

Sadece ve sadece hızla para kazanmak, emek vermeyi hiç düşünmemek, bu uğurda Ferrari hızıyla çirkefleşebilmek ve tüm bunlara eşlik eden canavarlaşmış bir özgüven...

İnsta halleri

Şimdi de Londra’daki yeni evini ve mahallesini sıkça paylaştığı için gündemde Bergüzar Korel.

Öncesinde de “setteki yorgunluğunu” paylaştığı için konuşulmuştu.

Aslında bu kadar çok paylaşım yaptığı için biliyor olsa gerek:

Takipçi hiçbir zaman yüzde yüz memnun olmaz.

Haberin Devamı

Her paylaşımına birileri laf sokabilir.

Korel’in hatası bu laf sokmalara yanıt vermeye çalışması.

Bu yanıt ister ciddi ister alaycı bir ton içersin, yanıt yanıttır.

Sonuçta paylaştığın içeriği açıklamaya ya da beğendirmeye çalışmak kadar yorucu bir şey yok.

Ya umursamayıp yoluna devam etmeli ya da çok umursayıp içine sindiremiyorsa içerik paylaşmaktan vazgeçmeli.

Pek ortası yok.

Ferzan Özpetek’in son filmindeki o soru

Ferzan Özpetek’in son filmi “Nuovo Olimpo”yu izlediğimden beri bu cümle aklımda:

“Böylece zaman ve mekân bizi ayıramaz.”

Film, 70’lerin sonlarında başlayıp 2015’e dek uzanan bir aşkı anlatıyor.

Tutkulu başlayan ama sonrasında yıllarca hiç görüşülmeyen, hayatın iki tarafı da kendiliğinden başka yollara savurduğu bir aşk bu.

En önemli özelliği ise hiç unutulmaması, iki tarafın da o geçirilen kısa ama tutkulu günleri her daim hatırlıyor oluşu.

Kısa dediysem gerçekten kısa. Sezen Aksu’nun “Dört Günlük Bir Şey” şarkısındaki gibi:

“Şimdi çok uzak bir hatıra gibi o yaşadığımız, boynumda bilmece gibi bir düğüm.

Dört kısa günden bana bir garip sızı kaldı, bir de deli özlemin.”

Bana kalırsa filmin esas sorusu şu: 

Filmdeki dört günlük şey bitmeyip sürseydi, yıllar sonra yine aynı tutku, aynı aşk devam eder miydi?

Yoksa her şey yarım kaldığı için mi o tutku aynı tazeliğini yıllarca koruyabildi?

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları