Paylaş
Bu cümle üzerine yorumlar gırla.
Vay efendim, eşinden (Mirgün Cabas) geçen ay boşanan bir kadın nasıl böyle hain şeyler söylermiş filan filan...
Studio 11’de yayınlanan röportaja baktım. Ünsal öyle söylememiş aslında.
Röportajı yapan sormuş, “En seksi dönemindesin, yaşla mı alakalı bu” diye.
Ünsal da şöyle yanıtlamış: “Kadın olarak iyi ve güçlü hissettiğim bir dönemdeyim. Sanırım bu yaşlar hayatımın en mutlu yaşları.”
Görüldüğü üzere gayet normal bir cümle.
Peki diyelim ki Tuba Ünsal, “Hayatımın en mutlu anlarını geçen aydan sonra yaşamaya başladım” dese, bu eski eşle geçirilen zamanlara karşı hainlik mi olurdu?
Olmazdı tabii!
Çünkü mutluluk denen şeyin tanımı da yıldan yıla, hatta aydan aya bile değişebilir.
Bir yıl önce sizi mutlu eden şeye şu anın gözüyle dönüp baktığınızda gayet “manasız” gelebilir.
O dönem mutluluk olarak algıladığınız şeyin orada kalması kaçınılmaz döngü.
Çünkü her saniye değişiyoruz. Mutluluk ve mutsuzluk kriterlerimiz de öyle...
Kısacası, Tubagiller hain değil.
Bi sakin.
Ah Monocle ah
Monocle dergisi son sayısında şehir yaşamındaki kuralları esnekleştirip daha rahat olmamızı öğütleyen 20 maddelik yeni bir cool manifesto yayınlamış.
Mesela ilk maddede şöyle diyor:
Kıyafetlerinizi çıkarın ve suya atlayın.
Biz bu maddeyi aslında yıllardır uyguluyoruz sevgili Monocle!
Boğaz’ın kıyılarını şöyle bir dolaşsan, bir sürü üstü çıplak adam görürsün.
Kimisi güneşlenir kimisi denize dalıp çıkar.
Ama sadece erkek görürsün tabii.
Kadın yoktur.
Onlar kıyafetini çıkarmak bir yana, acaba bugün sokağa şortla çıksam başıma bir şey gelir mi diye düşünürler.
BİR TANE YAKSAK NE OLUR Kİ
Monocle’ın bir diğer maddesi şöyle diyor:
Kuralları azıcık esnetebilir, ‘relaks’ olabiliriz.
Mesela mekanlarda sigara içme kuralını...
“Bir tane yaksak ne olur ki” denilmiş.
Valla biz bu kuralı esneteli çok oldu Monocle. Gece belli bir saatten sonra bir kişi, derken on, yüz kişi birden içiyor artık sigara. O konuda çok cool’uz yani.
GÜRÜLTÜ MÜ? HAYIRRR!
Manifestoda en beğendiğim maddelerden biri de şu:
Şehirde biraz gürültü yapmak.
Yok Monocle, bak bu olmadı.
Valla her gece Boğaz’dan geçen teknelerin çakkıdı çakkıdı müziklerini ezberledi bünye. Gece 12’yi geçse de devam ediyorlar üstelik.
Bir de yakınlarda bir otelde düğün varsa Allaaah, duymak istemezsin cümbüşü.
NİYE YAVAŞLAYALIM DELİ MİYİZ
Ve 20 maddelik listenin yine bize en uymayan maddelerinden sonuncusu:
Yavaşlayın!
Yavaşlamak mı? Diyelim ki kaldırımda yavaşladım.
Gelir biri çarpar, “Ne bekliyorsun be adam?” der üstüne.
Yavaşlarsak biteriz biz İstanbul’da.
Zaten trafikte ister istemez yavaşlıyoruz.
Bir de durduk yere niye yavaşlayalım, deli miyiz?
Böylesini “The Affair”in senaristi bile hayal edemezdi
Ya şu magazin olayı meşhur The Affair dizisine bile taş çıkartmıyor mu?
Olayın baş kahramanları Berk Oktay ve boşanma davası açtığı Merve Şarapçıoğlu.
Hani her ikisinin de hackerlar tarafından ele geçirildiği iddia edilen çıplak fotoğrafları ortalığa saçılmıştı.
İşte o olayla ilgili flaş bir gelişme yaşanmış.
Berk Oktay’ın avukatı demiş ki:
“Siber suç raporuna göre baş şüpheli Merve Şarapçıoğlu”.
Hoppala, nasıl yani?
İnsan kendi eliyle kendine ve eşine böyle bir şey yapar mı?
Yoksa Oktay tarafı olayın gidişatını başka yöne mi kırmaya çalışıyor?
Valla o kadar karmaşık ki, diyorum işte, The Affair dizisinde olup biten onca ilişki ve entrika trafiğinde bile böyle bir hadise yok.
Kadınlar hep böyle mi düşünüyor
Ebru Şallı’yla ilişki yaşayan Uğur Akkuş’un eski eşi Gonca Hanım demiş ki:
“İlk başlarda bakıyordum Ebru’nun sosyal medyasına. İster istemez insan bakıyor. Karşımda bir Serenay Sarıkaya olsaydı daha kötü olurdum ama Ebru Şallı’da o kadar kötü olmadım.”
Off, böyle söylenir mi yahu?
Ne demek şimdi bu?
Şu demek:
“Serenay olsa içim cız etmeyecekti, hatta hak verecektim. Ama Ebru olunca ‘Aman ya, bu muymuş’ oldum.”
Oysa aldatmanın A kişisi B kişisi mi olur?
Yoksa kadınlar gerçekten hep böyle mi düşünüyor?
Son günlerde hoşuma giden üç pop şarkı
1. HANDE YENER / BENİ SEV
Nihayet Hande Yener o eski tatlarına, “Apayrı” albümündeki gibi zoraki olmayan pırlanta gibi dans hitlerine geri dönüş yaptı.
Bir ara “Kış kış cinler kış kış” diyerek çıkmaz sokaklara sapmıştı.
Ama bu şarkıyla her şeyi unutturdu.
Beni Sev’in sözü Yıldız Tilbe’ye, müziği Devrim Karaoğlu’na aitmiş. Şarkının nakaratı da bildik Türkçe pop şarkıları gibi değil. Uzun uzun laflar sıralanmıyor. “Beni Sev” yetiyor.
E ne diyelim, hoş geldin Hande Yener!
2. AYŞE HATUN ÖNAL / DUR DÜNYAM
Son albüm “Selam Dengesiz”in en cool, en sevdiğim şarkısıydı.
Önal bu şarkıya klip çekerek şarkıya hakkını vermiş oldu. Bana kalırsa geç bile kaldı. Ama onun bu konularda hayli yavaş olduğu artık cümle alemin malumu...
Unutmadan: “Dur Dünyam”ın Mahmut Orhan’lı düzenlemesi zaten tam yol alırken dinlemelikti.
Karadeniz’de çekilen klip görüntüleriyle şarkı yurtdışı örnekleri gibi seyirlik de olmuş.
3 EDİS & EMİNA / GÜZELLİĞİNE
Emina’nın ne güzel sesi varmış, bunca yıl neden saklamış ki bizden?
Edis’le beraber uyumlu da olmuşlar. Şarkının bestesi Darko Dimitrov’a aitmiş.
Alaturka kokan bir dans hiti olmaması bu nedenle tesadüf değil.
Edis de zorlama olmayan sözler yazmış.
Lakin Edis, bir Yıldız Tilbe albümü şarkısıyla bir kendi albümündeki şarkıyla derken bir de bu düetle karşımıza çıktı.
Hem yüzünü eskitiyor hem de kendi albümündeki şarkılara yazık ediyor gibi geliyor bana.
Naçizane altyazı geçeyim dedim.
Kanlı ay magazini
Bu yazı yazılırken henüz “kanlı ay tutulması” denen hadiseye saatler vardı, gerçekleşmemişti.
Ama herkes gibi “kanlı ay magazinine” maruz kaldım tabii bu saate dek. Ve burcumu okudum, bakalım nasıl etkileniyorum diye.
Şöyle yazıyordu:
“Bu tutulma ile birlikte sosyal çevre iletişimlerinizde bazı aksaklıklar yaşayabileceğiniz gözükmektedir”.
Bu mudur yani?
Koskoca ay tutuluyor. Üstelik kanlı ay oluyor ve burcum sadece bunu mu bahşediyor bana?
İnsan bir tutkulu aşk yazar, yollar gözüktü filan der, öyle değil mi?
Neyse, kanlı ay gecesinden izlenimler de pazartesiye...
Paylaş