Paylaş
Ama aynı gün, aynı saat ve saniyelerde belki de sabah geç kalktınız, bu yüzden işe zamanında varamadınız, peynirli poğaça bittiği için yerine simit yediniz, iş arkadaşlarınıza ekşi bir suratla “Merhaba” dediniz ve gününüz biraz sinirli geçti.
Bitmedi... Yine aynı gün, aynı saat ve saniyelerde belki de bir kumsalda güneşleniyorsunuz, sevgiliniz de yanınızda.
Olasılıkları çoğaltabilir, hatta coşabiliriz.
Çünkü bu paralel evrenler konusunun ruh hali meşhur şarkıdaki gibi: Bir yanı her duruma müsait...
Paralel deyince aklına sadece bu ülkedeki paraleli getirenlerden değilseniz eğer, bilimkurgu yanı da ağır basan bu zevkli meselenin dostlarla geçirilecek uzun yaz geceleri için nefis bir konuşma balonu olabileceğini söylemek isterim.
Bu konuyla ilgili biri eski, diğeri daha yeni iki film önerim var: “Coherence” ve “Parallels”.
“Coherence” ikincisine göre daha başarılı.
Bu karmaşık konuyu, paralel evrenlerde öteki “ben”iyle karşılaşan karakterlerin işin içinden nasıl çıktıklarını gayet iyi toparlıyor.
“Paralells” ise bu çoklu evren olayına yeni bir açılım getirmiyor, ağızda yarım bir tat bırakıyor.
Neyse, şimdi izninizle öteki evrenlerdeki “ben”leri bir ziyaret edip geleceğim, bakalım ne halt ediyorlar...
NOT-1: Bundan sonra ayaküstü muhabbetlerinin olağan soru kalıbı “Naber, napıyorsun?”a sanırım şöyle yanıt vereceğim: “Hangi ben? Bu evrendeki ben, şu an seninle sıkıcı bir konuşma yapıyor. Öteki evrenlerdekini bilmiyorum. İhtimalleri sıralayalım istersen.”
NOT-2: Bu yanıttan sonraki iki ihtimali de sıralamadan bu yazıyı hayatta bitirmem: 1. Karşımdaki, “Kafayı yemiş bu” diyecek. 2. “Süper, hadi düşünelim” diye coşacak. 3. Anlamış gibi yapıp, arkamda gördüğü kişiye atlayıp ona “Naber napıyorsun?” diyerek benden kurtulacak.
Giderli Ajda
Ajda Pekkan’ı, diğer paralel dünyalardaki ‘Ajda’ların çok ama çok kıskandığı kesin.
Son klibindeki asi, havalı ve seksi kadın hallerine bakarak mesela, başka bir paralel evrendeki üç çocuklu Ajda hasetle karışık söyleniyor olabilir. Öteki dünyalardaki Ajda’lar bir olasılık olduğuna göre biz önümüzdeki tek/gerçek Ajda’ya bakalım değil mi? Klipte öyle bir afra tafra yapmış ki bu evren Ajda’sı, Amerikan futbolu takımının çocuklarına kök söktürüyor.
Meyvelerini yerlere atıyor, saçlarını çekiyor, atarlanıyor.
Senaryo gereği onlara kızmış, belli.
Ama nedeni/nasılı, havada asılı kalmış yağamayan yağmur bulutu misali...
Kısacası Ajda’yı ilk kez bu kadar “gider” dozu yüksek bir klipte izledim.
Havadan karadan haberler
TERAS... İstanbul’un nemi yüksek yaz sıcağını çekilir kılacak en iyi çözüm malum, teraslı mekânlar. Beyoğlu civarındaysanız iki büyük teras var. İlki, Mama Shelter’ın bir uzay gemisini alabilecek büyüklükteki terası.
Diğeri, Talimhane’deki Martı Oteli’nin Mixo Terrace’ı. Mama’nın terasını biliyordum, Mixo’ya ise geçenlerde gittim. İşletmeci Ayşegül İlsever başına geçmiş. Barına oturup güneşi batırmak, uçakları seyretmek çok hoş.
Tek dert, bitki örtüsü olayında zayıf olmaları. Teras dediğin her yerden coşan/sarkan bitki demek çünkü. Havalı bir referansla örnek verirsem eğer: Bakınız New York terasları...
PARTİ... Nikki Beach bir türlü Bodrum’da açılamadı ama bu yaz bir partiyle kendisini bekleyenleri selamlayacak.
Temmuzda Yalıkavak’taki Dona Beach’te gerçekleşmesi planlanan parti, şimdiden Bodrum’un en çok konuşulanları arasına girmiş bile. Tıpkı önümüzdeki yaz açılacak Nammos’un Mandarin’de yapacağı “Merhaba Bodrum” partisi gibi...
UÇAK... Bodrum’dan İstanbul’a Atlasjet’le dönüyorum. Tam uyuklamak üzereyim, pilot anons yapıyor: “Şu an Kuşadası üzerindeyiz.” Beş dakika sonra bir anons daha: “Şu an İzmir’den geçiyoruz.”
10 dakika sonra pilotumuz yine koordinat bildiriyor: “Çanakkale Biga’dan geçiyoruz.” Pilotumuz neredeyse geçtiğimiz tüm dağları/nehirleri sıralayacak. Bir yandan hoş, ama uykun varsa hayli nahoş. Ama şu son anons en anlamadığım olanıydı, itiraf edeyim: “Çorlu Havalimanı hemen solda, bakabilirsiniz.”
Çorlu Havalimanı’nın ne gibi bir özelliği olabilir, baksak ne olur bakmasak pilot küser mi diye düşünürken, bir baktım uçak inmiş!
Paylaş