Paylaş
Görüntülerine bakıp vah vah diye zırıl zırıl ağlayan mı istersiniz, “ne yapsak da kurtarsak?” diye iyi niyetli gibi görünen ama hiç de iyi olmayan meslektaş yardım kampanyalarını mı?
Nurseli İdiz’in yerinde olsam, tüm bu tüh tüh gürültüsünden bir an önce kaçıp kurtulmak, “bir zamanlar neydi, şimdi ne oldu” şeklindeki liberal kıyaslamaları duymamak üzere kulaklarımı sonsuz dek tıkamak isterdim.
İdiz, fotoğraflandığı andaki ruh halini özetlemiş zaten:
Arka arkaya kaybettiği yakınlarına üzülüyormuş, bir de sevgilisinin rahatsızlığına...
Besbelli acı çekiyormuş işte.
Acısını dindirmek için de içmeye başlamış.
Doğru ya da yanlış, kimi ilgilendirir.
Acısının da içkisinin de sorumluluğu kendisine ait.
Belli ki diplerde gezinmek istiyor. Şu an orada olmak istiyor.
O deneyimi tatmak istiyor. Bilerek ya da bilmeyerek...
O zaman kendi haline bırakmak en iyisi.
Ama biz ne yapıyoruz?
Sürekli, “tüh tüh, vah vah, düştüğü hale bak” diye söyleniyoruz.
Aslında yine kendimize pay çıkarıyoruz.
Gayet bencilce şöyle düşünerek: “Ben de çok dibe vurdum ama iyi ki bu kadar çakılı kalmadım orada” diye diye...
Kısacası, Nurseli İdiz’i kendi haline bırakalım.
Ağlayıp sızlanarak onu daha fazla yormayalım.
Bu kadar Cahide Sonku draması yeter...
Eğlence atlası
- VE KUM BEACH’LE YENİDEN
Çeşme Çiftlikköy’deki Fun Beach daha önce Kum Beach’ti.
İşletmecisi Haldun Demirhisar meşhur etmişti orayı.
Akşamüstü plaj partileri, meşhur otlu pide ve deniz üstü localar onun zamanında ortaya çıkmıştı.
Kum Beach el değiştirip Fun Beach oldu ama hala oraya gidenler muhabbet arasında ağız alışkanlığıyla, “Kum Beach’e gidelim” derler.
Hafta sonu itibariyle bu muhabbeti yapanların kafası biraz karışacak.
Çünkü Haldun Demirhisar, kendi markası olan Kum Beach’i yeniden açıyormuş.
Bobou’dan bir önceki koya konuşlandırmış yeni Kum Beach’i. Alaçatı’ya bir hayli yakın yani.
Bakalım aynı tadı, tarzı yakalayabilecek mi Haldun? Ve Fun Beach’in ünlüsü bol kitlesini orijinal Kum Beach’e çekebilecek mi?
- FRANKIE’DE BU KEZ EĞLENDİM
Daha önce yazmıştım; Frankie’de üç gece sahne alan Evrim Özkaynak’ın sahnesini sevemedim, enerjisi düşük geldi diye...
Ama geçen gece gittiğimizde Evrim tam
aksiydi. Çok enerjik ve daha hakimdi her şeye...
Tüm ısrarlarımıza, yüksek sesli çığlıklarımıza rağmen Ajda Pekkan’ın “Resim”ini söylemedi, o ayrı...
- SUADA KALABALIĞI
Sıcakta İstanbul’da kalanlar için en iyi seçenek ya teraslı mekanlar ya da denize nazır olanlar.
Önceki akşam denize nazır olanları es geçip deniz ortasındaki Suada’yı deneyelim dedik.
Buranın bendeki algısı şu: Deniz ortasında bir restoran fabrikası...
Çünkü birbirinden
farklı çok restoran var.
Her restoranın da doğal olarak kitlesi farklı...
O yüzden ummadığınız kadar kalabalık Suada.
Her telden çalıyor.
Şık türbanlı eşiyle beraber iftarını kolasıyla açanı da görebilirsiniz.
İki adım ötedeki G Balık’ta mezelerini rakısıyla hüpleteni de...
Abartıp “Türkiye’nin büyük resmi” desek mi Suada’ya şimdi?
Bilemiyorum, kararsızım.
G Balık demişken: Balık köftesini ve lagos şişi mutlaka deneyin derim.
- BALKON’UN KIVAMI
Kesinlikle az bulunur bir kıvam.
Çok şık bir mekan olsaydı, acayip sıkıcı bir yer olabilirdi. Fazla salaş olsaydı da aynı şekilde...
Asmalımescit’teki Balkon, ikisinin ortası.
Ve yaprak kımıldamasına hasret kalınan bugünlerde, bazen çok güzel esip geçiyor tepe noktasına konuşlanan bir teras olması dolayısıyla.
Paylaş