Paylaş
Hızla söyleyeyim:
Etiler-Bebek kitlesinin elini eteğini çekmesiyle
Karaköy eski günlerine geri döner.
Yani daha az kalabalık, daha kendi halinde günlerine.
Belki böylesi çok daha iyi olur.
Arnavutköy yükselen yer olmaya devam eder.
Hatta o civara yeni mekanlar açılma ihtimali var.
Cihangir ansızın sürpriz yapabilir, Hazine adlı mekan sayesinde.
O da belli başlı gecelerde olur. Hazine’deki canlı müzik gecelerine göre şekillenir olay.
Bebek ve Nişantaşı ise müdavim kafe ve barlarıyla istikrarlı, sürprizsiz, orta karar halini sürdürür.
Peki Beyoğlu? Tam bir bilinmezlik.
Tepebaşı tarafı biraz hareketlenir, son bir umut.
Asmalımescit ise tek tek birkaç mekanla...
Bomontiada aslında tam kurtarılmış bölge.
Yan yana konuşlanmış
farklı yeme-içme mekanlarıyla.
Ama oraya da gitmek-dönmek bir dert.
Plazalar arasında olması da ayrıca sevimsiz.
Sonbahar sezonunun sosyalleşme haritasında
durum az çok böyle işte.
Ne olacak böyle?
İstanbul gergin hem de çok.
Düşünün, metrobüste yolcuyla şoför sudan bir sebeple kavga ediyor ve metrobüs yoldan çıkıp
kaza yapıyor, araçların üzerine çıkıyor.
Olay anında orada olanlar anlatıyor.
Yolcu şoföre “Niye kapıyı açmıyorsun?” diye diklenmiş, şoför “İstediğim yerde açarım” yanıtını vermiş.
Yani aptalca bir nedenle birbirlerine kıl olmuşlar.
Dahası, metrobüsü sürekli kullananlar zaten her gün bir kavga yaşandığını söylüyor.
İstanbul’da bir yerden bir yere gitmek her zaman diken üstünde olmak demekti ama işin suyu çıktı artık.
Çünkü herkes birbirine ölesiye kıl!
Daha dün ters yöne girip arabayı üzerime süren bir araca “Nereye böyle?” diyerek, klasik yaya söylenmesi yapmış bulundum.
Ve hoop aracın şoförü inip “Sen kime söyleniyorsun?” diyerek diklenmelere doyamadı.
Ne olacak böyle?
Herkes şiddete öyle meyilli ki... Ve bir şey yapsa bile sonunda bu işten sıyrılacağına o kadar emin ki...
İstanbul sadece turist olarak ya da trafiğe çok az çıkınca güzel şehir.
Yoksa pek de güzel bir yanı kalmadı artık.
Seviştiğin kişi ertesi sabah...
Gecelerden bir gece.
Yeni biriyle tanışıyorsunuz.
Pek hoş pek alımlı.
Onun evine gidiyorsunuz.
Sarhoş oluyor ve sonra daha fazla birbirinize karşı koyamayıp sevişiyorsunuz.
Üç-dört saat sonra ise kendinizi sızmış halde buluyorsunuz.
Ve bir bakıyorsunuz ki tanıştığınız kişi sizlere ömür! Kanlar içinde yatakta yatıyor, öldürülmüş.
“Ben yapmadım” diyorsunuz, “Olamaz böyle bir şey!”
E peki katil kim o zaman?
HBO dizisi “The Night Of” böyle başlıyor işte.
Bir gecede altüst olan bir hayatı anlatıyor.
Aslında sadece bunu da değil.
Dizide bu kabusu yaşayan, New York’ta oturan Pakistanlı
bir taksi şoförünün oğlu.
Yani Müslüman.
Dolayısıyla önyargıları da aktarıyor dizi.
Fırsat bulursanız izleyin derim.
Hazır sonbahar ansızın kapıyı çalıp battaniye sezonu ufukta belirmişken...
Paylaş