Paylaş
Bir sosyal kelebek olarak ortamlarda en çok dikkatimi çeken diyalog şu oluyor her seferinde, hemen aktarayım:
- Çok iyi görünüyorsun!
- Sağ ol teşekkür ederim
- Ama gerçekten çok iyi!
- Ee... Ne güzel, sağol tekrar.
- Bir şey mi yaptırıyorsun?
- Yoo, valla hiçbir şey yok...
- Spor? Diyet? Beslenme biçimi?
- Yok yahu herkes kadar, hatta dün sabaha karşı yattım.
- Yok yok, kesin bir şey var sende...
Bu diyalog böyle uzayıp gidiyor.
Çünkü iyi görünen zat-ı muhterem, neden iyi görünmüş olabileceğine dair bir delil sunmadıkça karşı taraf daha da deliriyor.
Nasıl böyle iyi görünebilir diye diye...
Malum, günümüzün en tatlı çılgınlığı iyi görünmeye olan bağımlılık.
Telefonla yaptığımız çekimleri farklı açılardan bin kez tekrarlamamız da bu yüzden...
Sporun bin çeşidine, her şeyin en sağlıklısına takık oluşumuz da...
İyi bir kıyafet, hatta iyi bir kariyerden daha önemli artık iyi görünmek.
54’LÜK DEDE HAKAN PEKER!
Bu nedenle 54 yaşındaki Hakan Peker’in yeni dede olmasına rağmen bir dede gibi görünmeyişine, hatta oğlundan daha genç görünmesine takılıp kalıyoruz.
Nasıl olabilir diyoruz, kesin bir şey yaptırıyordur canım...
Peker de inadına eski röportajlarından birinde şöyle demiş üstelik:
“Her seferinde genç kalmanızın bir sırrı var mı diyorlar? Ben de her seferinde yok diyorum. Artık reçeteler yazmaya başlayacağım. Sabah iki domates, bir dilim peynir ye... Sanırım benden böyle bir şey bekliyorlar. Bu bir yaşam biçimi. Spor yapıyorum, dans ediyorum, bir de genetik. Hadise genç kalmak değil, mevcut durumu koruyabilmek. Ayrıca yaşlanmak güzeldir.
Herkes neden genç kalmak istiyor?”
İŞTE BÜTÜN MESELE
Hakan Peker esas soruyu sormuş işte:
Gerçekten herkes neden genç kalmak istiyor?
Galiba bu bitmeyen bir yaman çelişki.
17’sindeyken bir an önce 25-30 olmak, hatta olgun görünmek istiyor insan.
30’larından sonra ise hep 25 gibi görünmek...
BU DA BİR SOSYAL BASKI
En fenası, “iyi görünme”nin giderek bir sosyal baskı haline dönüşmeye başlaması.
Bir ünlünün iyi çıkmadığı bir fotoğrafını mı gördük mesela, hemen yerden yere vuruyoruz:
“Çok kötü görünüyorsun, ne bu hal?”
SON SÖZ
Peki iyi görünme çılgınlığı nereye kadar gider?
Bana sorarsanız bunlar iyi günler.
“Kilo vermişsin, kilo almışsın” muhabbeti filan da masum.
Bir süre sonra artık bu konudaki nazik yaklaşımlar tarih olabilir. En baştaki diyalog şuna dönüşebilir: “Çok iyi görünmüyorsun, hemen kendine gel ve sana söylediklerimi uygula. Benim gibi SÜREKLİ iyi görüneceksin, inan bana!”
Yorumlara gel!
Magazin haberlerinin altına yazılan okur yorumları bazen haberin kendisinden bile ilginç ve eğlenceli oluyor.
Misal: Kadir Doğulu ve Neslihan Atagül nişanlanmışlar. İkilinin nişan töreninden fotoğraflar var. Yazılan yorumlar fenalar fenası:
“Nişan elbisesi olarak kötü ve kasvetli buldum.”
(Ah ah, bu tarz yorumların nedeni hep Nurella’nın yer aldığı o malum yarışma. Herkesin içine bir moda polisi kaçtı.)
“Nişan öyle 40 kişi çağrılarak yapılmaz, aile içinde olur.”
(Hoppala! Nişan için belirlenmiş kaideler mi var? İster 40 ister 400 kişi çağırırlar, size ne?)
“Bunlardaki oyunculuksa ben de süpermenim. Anca böyle dizilerde oynarsınız yeteneksizler.”
(Bu tür yorumlar “Ne var bunda, ben de yaparım” şeklindeki Türk tipi arızadan kaynaklanıyor. En bitmeyen ve dipsiz kuyu arızalarımızdan biri, çok dikkate almamak gerekiyor.)
Instagram ayrılığı
Her aşk iyi bir vedayı hak eder öyle değil mi?
Peki ayrılığı Instagram sayfasından ilgili/ilgisiz herkese duyurmak fazlasıyla soğuk bir veda değil midir?
Oyuncu Merve Sevi herhalde, “Ünlüyüm, herkes bir an önce yeni durumumu öğrensin” diye düşünmüş olacak ki, ayrılığını Instagram sayfasından şöyle duyurmuş:
“Hayat her zaman güzel sürprizler yapmaz. Son bir yılı nişanlılık süresiyle birlikte 2,5 yıl süren ilişkimizi sonlandırmaya karar verdik. Allah herkesin yolunu açık etsin.”
Yeri gelmişken: Şu “Allah herkesin yolunu açık etsin” şeklindeki dileğin iyi niyetli gibi görünse de, aslında “Tak sepeti koluna herkes kendi yoluna” çemkirmesinin bir başka versiyonu gibi tınladığını düşünüyorum ayrılık vadisinde.
Lütfen kullanmaktan imtina ediniz...
Paylaş