Paylaş
ÜNLÜLERİN DE KEŞFETTİĞİ O KULÜP
Cuma gecesi, yer Karaköy’deki Mükellef.
Kalabalık bir masa, ince ayaza aldırmadan terasta oturuyoruz.
Kasım ayının ortasında terasta yemek yiyebilmek büyük şans. Elbette dört bir yanımız ısıtıcılarla dolu.
Yıllar sonra filan, “Isıtıcılar altında pişen beyinler” konulu bir araştırma yapılacak mı, merak ediyorum...
Arda Türkmen mönüye yeni mezeler eklemiş, hepsi birbirinden iyi. Zahterli olanlara özellikle bayılıyorum. İlerleyen saatlerde Mükellef’ten çıkıp Mitte’ye uğruyoruz. Zaten ilk orada kulaktan kulağa duyuluyor, “Paris’te bir şey olmuş” cümlesi.
Ama bu “bir şey”in aynı anda birkaç yere birden saldırı olabileceği ihtimali kimsenin kafasında yok. Mitte sonrası durak Soho House.
Kulübün barı ve Embassy katı tıklım tıklım.
Çoğunluğu Contemporary kalabalığı, yabancı.
Ve gecenin sonunda Harbiye’de, Klein’dayim.
İsminin aksine hayli büyük olan bu taze kulüp tutmuş, ünlü isimler orada: Berrak Tüzünataç, Özge Özpirinçci, Tuba Ünsal-Mirgün Cabas...
Klein’in müziği iyi hoş, ambiyansı da. Lakin sahneye çıkıp uçuşan kostümlerle lirik dans yapan dansçıları için aynı şeyi pek söyleyemem.
MEHMET GÜRS’Ü ZOR DURUMDA BIRAKAN NURİ!
Cumartesi günü. Yer, Zorlu’daki Morini.
Daha önce trajik gündem nedeniyle bin kez ertelenen akşamüstü partisi Perfect Saturdays’e uğruyorum.
Ev sahibi Tolga Sezgin.
Çoğunluk Paris’i konuşuyor.
Bir yandan da Fransızlar’a özeniyor, acıda birlik olabildikleri için.
Malum, biz bir ay önceki Ankara katliamında aynı birliği gösterememiş, birbirimizi yemiştik...
Konuşulan diğer konunun kahramanları, Anthony Bourdain ve Mehmet Gürs...
Bourdain’in, CNN International’da yayınlanan programı için Mikla’da bir işadamı ile yaptığı siyasi sohbet, Gürs’ü zor durumda bırakmış.
Çünkü kafalar karışmış, o işadamını Mehmet Gürs sananlar olmuş.
“Benim için her şey para, basın özgürlüğü önemli değil” diyen Nuri isimli işadamı “Kim bu?” sorularına yol açarken, en iyisi Gürs’ün açıklamasına kulak vermekti:
“Görüşmenin yapıldığı şahıs, Nuri, hiç tanımadığımız biri olmakla beraber, kendisiyle hiçbir ilişkimiz de bulunmamaktadır. Basın özgürlüğü prensibi dahilinde üçüncü şahıslar ile yapılan görüşmelerin detayını sorgulamak duruşumuza tamamen aykırıdır.
Herkesin görüşü kendinedir ancak mekanımızda yapılmış olan bu görüşmenin bizimle ilintili gibi yansıtılması ya da algılanmasını keskin ve net bir duruşla reddediyoruz! Nuri adındaki şahsın görüşleri tamamen kendisine ait olup bizler ile hiçbir bağı, hatta benzerliği de bulunmadığını önemle bildirmek istiyorum.”
TEK TABAKLIK MEKAN ‘OLMUŞ’
Morini sonrası şehrin en yeni mekanındayım:
La Boucherie.
“Kasap” anlamına gelen La Boucherie, aynı zamanda geçen sezon La Boom mönüsünde en çok ilgi gören yemeğin adıymış.
Şef Arthur Von Der Heyden ve mekanın sahibi Umut Evirgen bu soslu bonfilenin çok ilgi görmesinden ilham alıp, “Neden sadece bu tabağın satıldığı küçük bir restoran açmıyoruz?” diye düşünmüşler.
Ve düşüncelerini kısa sürede inşa edip Levent’teki Set Kebap’ın yanı başına La Boucherie’yi kondurmuşlar.
Mekan, New York usulü bir Fransız.
Şansonlar eşliğinde fiks mönüyü yiyorsunuz:
Rokforlu salata, La Boucherie steak ve bol patates kızartması.
Tüm Umut Evirgen mekanlarının olmazsa olmazı “gizli oda” burada da mevcut.
İlerleyen saatte barda takılmak için düşünülmüş.
Ama Gizli Kalsın gibi canlı müzik yok, sabaha kadar eğlence de...
SIRADAKİ...
Hafta sonu notları böyle.
Dedikodusu, izlenimi, neşesi, dramıyla...
Ne diyelim, bir arkadaşımın net tabiriyle, “Next!” (Sıradaki!)
Paylaş