Paylaş
X-Files gibi açıklayamadığım bir mesafeli ortamı var, hafiften kasılıyorsun.
Neyse ki sahneye Kürşat Başar ve orkestrası çıkınca biraz rahatlıyorsun. Çünkü zıpkın gibiler.
Başar’ı sahnede ilk izleyişim. Saksafonuyla doğaçlama tünellerinde gezindiği saniyeler meğer izlenesiymiş. Resmen aşk yaşıyor saksafonla.
Aslında bu orkestra Nublu’ya filan daha çok yakışır söyleyeyim.
Repertuvardaki bazı Türkçe şarkıları elemek kaydıyla tabii.
Ve Agency sonrası ikinci durak, Flamingo.
Cuma gecesine göre ortamı sakin. Ama barı yine iyi, yine iyi. Flamingo sonrası uğranan ortam Cihangir’deki Mona.
Hayli kalabalık ama içeridekiler pek Cihangirli değil.
Etiler-Bebek gezegeninden gelmiş gibiler.
DJ hangi gezegenden bilemiyorum: We Will Rock You’dan hemen sonra Tarkan’ın Şımarık’ına geçiyor. Geçişleri sert ve beklenmedik. Ama kitle memnun, kitle zıp zıp...
CUMARTESİ... Gecenin ilk durağı Antiochia.
Zamanında New York Times’lara da çıkmış Asmalımescit’teki meşhur Antakya mutfağı lokantası. Küçük bir yer, sıkış sıkış oturuyorsun ama gelen yöresel yemekler çok iyi, mekanın sahibi Süleyman Gülüm ise samimi ve güler yüzlü.
Bu arada Antiochia’da yabancı müşteri sayısı yerliden daha fazla.
Ve gecenin ikinci durağı Tepebaşı’ndaki Baylo...
İçeride yer yok. Bir doğumgünü kutlaması için dev bir rezervasyon yapılmış, akın akın insan geliyor.
Bir köşede bir saat takılıyoruz yeni insanlar gelene kadar. Çünkü iyi müzik var. Bir de içinde bulunduğum grubun iyi sohbeti.
Mesela gruptaki Alman arkadaşımız hipnoz yapmayı bildiğini söyleyince herkesten “Beni de hipnotize et” çığlıkları yükseliyor aniden. Meğer hipnotize edilmeye ne meraklıymışız...
Son durak, Quit. Suriye Pasajı’nın içinde bir gizli bar.
Kasıcı olmayan bir ortam, alternatif yelpazeden müzikler, kafasına göre dans eden insanlar ve tavanda bir disko topu...
Quit bazen İstanbul bazen de yabancı bir şehrin barı gibi.
Duvarlarından birine (nedense?) şöyle bir tespit/cümle/dalga iliştirmiş birileri, aynen aktarayım:
Köşeyi dönünce belki fikrin değişir...
Aklımda hâlâ Ayhan Hanım’ın sahneleri
Nefes’in yönetmeni Levent Semerci, çekimleri iki yılı aşkın bir zamana yayılmış ikinci uzun metrajı Ayhan Hanım için mini bir ön gösterim yaptı ofisinde. Hem fikir almak hem de nabız ölçmek için...
Film henüz tam olarak bitmediği için üzerine yorum yapmam yanlış olur. Ama şunu yazmadan duramam: Çok çarpıcı, uzun süre unutulmayacak ve tartışılacak sahneleri var Ayhan Hanım’ın. En baştaki kurbanlık inek sahnesi bunlardan biri. İnfitar Suresi’yle İstiklal Marşı’nın aynı anda okunduğu, 12 Eylül sonrası yapılan işkencelerde çocukları ölen anneleri temsil eden dansçıların namaza durduğu sahne ise hâlâ aklımda.
Bu sahnelerin küçük bir kısmı iki fragman halinde halen internette yayınlanıyor.
Peki anlatım dili hayli farklı, Vahide Perçin’in Ayhan Hanım rolünde döktürdüğü, yer yer Lars Von Trier sinemasının tadını veren bu sert film ne zaman gösterime girecek? Mart sonu sinemalarda olacakmış Ayhan Hanım.
NOT: Bilmiyordum, o gece öğrendim. Semerci’nin sinema dışındaki esas işi tekstil markası Wondrous’muş. Merkezi Köln’de olan markası gömlekten deri cekete kadar pek çok şeyi üretiyormuş.
Paylaş