Paylaş
Gelinle damatın karşılıklı göbek attığı fingirdek anlardan tutun da birbirlerinin ayağına şakacıktan bastıkları saniyelerde bile durum böyledir.
Haliyle düğün davetlileri de kendini dedikoduya vurur.
Ya iki tarafın ailesini çekiştirir ya da düğünün kaça malolduğu üzerine kafa yorar.
İki tarafın ailesi ise sürekli birbirini gözler durur, çaktırmadan açık yakalamaya çalışır.
Yani düğün işi zordur, streslidir; hatta bazen bitse de gitsek şeklindeki amansız ruh haline bile sokar insanı.
İstisnalar hariç!
Bakınız, Saadet Işıl Aksoy’la Pamir Kıraner’in düğünü.
Gerçekten düğünlerinde olmak isterdim, o derece!
Çünkü birbirlerine sıkıca sarılarak öyle bir öpüşmüşler ki, unutulmaz bir kareye imza atmışlar.
Çok belli: Bu öpücük laf olsun diye değil. Bu öpücük gösteriş için değil. Bu öpücük gerçekten birbirlerini sevdikleri ve o an aşka geldikleri için...
Onların bu muhteşem öpücüklü fotoğrafını görünce “Düğün dediğin böyle olmalı!” dedim içimden.
Muhteşem Sharon
Günün bir diğer muhteşemi de Sharon Stone.
Neden muhteşem?
Çünkü 57 yaşındaki oyuncu Harper’s Bazaar dergisinin eylül sayısına soyunmuş.
Her ne kadar Sharon Stone’a Polat Alemdar’ın koluna girdiği günden beri (Bakınız: Kurtlar Vadisi’nin Amerika’lara açıldığı günler) kişisel olarak kıl olsam da, sonuç değişmiyor:
Stone bedeniyle hayranlık uyandırmaya devam ediyor.
Çünkü ister estetikli ister aşırı fotoşoplu olsun, bu yaşta böyle bir bedene sahip olmanın günümüzde hayranlık uyandıracağını gayet iyi biliyor.
Sonuçta beden, şimdinin en değerli markası.
Herkes ona çok iyi bakıyor, koruyor, ilerleyen yaşlarda da iyi görünsün diye elinden geleni yapıyor.
Sharon’ın 57’lik diri bedenini görünce ister istemez ‘beden tarihi’ne daldım. Zamanında bu konuyla ilgili küçük çapta bir araştırma yaptığımdan elimde hazır notlar var, hemen paylaşayım. Mesela:
* M.Ö 400’lü yıllarda sürekli bedenlerini gösteren Atinalılar için bu teşhircilik hali gayet normaldi. Çünkü bir yurttaş olarak sahip oldukları onurun bu şekilde onaylandığını düşünüyorlardı.
* 18. yüzyılda ise sağlıkla ilgili buluşların artmasıyla beraber temizlik histerisi öne çıktı. Kadınlar derileri nefes alsın diye pamuklu ipekli elbise giymeye başladı ve ilk kez tuvalet kağıdı kullanıldı.
* 1950’lere atlayalım... Bedenin ‘poşete’ sokulduğu dönemlerdi. Yavaş yavaş yükselen erotizm dalgası bir anda sansür darbesi yedi ve beden yeniden kendi mahremiyetine döndü.
60’larla birlikte beden yeniden özgürleşti; çiçek çocuklar ve Christian Dior’un ‘new look’ dediği yeni kadın siluetiyle: Stilettolu, uzun bacaklı, mini etekli ve sıfır beden kadınlarla.
* 80’lerde bedene yüklenen yeni anlam belli olmuştu: Ne olursa olsun fit olmak! Aerobik çılgınlığı (Jane Fonda ve Raquel Welch’i anımsatalım), jogging’ler, fitness salonları...
* 90’larda ise beden fit olmaktan uzaklaştı.
Bir yanda tekno müzik ve kimyasal maddelerle harmanlanmış, zamanının çoğunu PlayStation oynayarak geçiren ya da cola ve hamburgerle obezleşen/sağlıksız bedenler. Bir yanda ise moda ve medyada zayıf bedenin yüceltilmesiyle ortaya çıkmış anoreksiyalı bedenler...
* Şimdi gelinen nokta ise bu: Ölene kadar Sharon Stone kadar iyi ve taş görünebilmek!
Bunun da sadece sporla filan değil, yediğin içtiğinle ilgisi olduğu çözüldüğünden beri müthiş bir beslenme hedonizmiyle karşı karşıyayız ya...
Yarın Bodrum’da Buika günü
Bodrum’un içinde bin tane Bodrum var.
Sadece popüler plajlar, çok pahalı restoranlardan ibaret değil Bodrum.
Misal: Cumartesi akşamı Russian Fire Kraliyet Filarmoni Orkestrası konseriyle açılışını yapan D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali.
Nefis bir programı var, her zevke göre bir konser düşünülmüş.
Özellikle gün doğumu ve gün batımı konseri fikrine bayıldım.
Mesela bu yazıyı yazdığım pazar sabahında Bach konseri vardı Şevket Sabancı Parkı’nda.
Peki ilerleyen günlerde neler yer alıyor festivalde?
İki tavsiyem var:
* Yarın akşamki Buika konseri kaçmaz. Üstelik Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’yla beraber sahne alacak Buika.
* Çarşamba gecesi ise Fazıl Say’ın piyanoda yer alacağı “Sait Faik’i Hatırlamak/Yeni Şarkılar” programı var.
Paylaş