Muhteşem Yüzyıl dizisi muhteşem delirmeler eşliğinde ve protestolarla karşılandı. Hâlâ da bunların şiddeti dinmiş değil. Herkes kafasına göre takılıyor.
Kimi diyor ki, harem o tarihte Topkapı Sarayı’na taşınmamıştı, olmamış işte, nayn nayn!.. Kimi de, padişah şehvet düşkünü bir adam gibi gösteriliyor, hadi (oradan) layn!.. “Sonuçta bu bir dizi, belgesel değil yahu” şeklindeki masum açıklama da kimseyi kesmiyor, millet hâlâ kıran kırana...
Aslına bakarsanız bu dizi Beyaz Türkler’e yönelik olmuş. Bazı diyaloglar, oyuncuların hal ve tavırları öyle günümüze ait duruyor ki... Hiç Osmanlıca’dan eser yoktu mesela ilk bölümde. Bu da bir tercih tabii, öyle yapmak zorunda değiller...
Neyse ki aşırı milliyetçi/aşırı hassas kesimi memnun edecek bir tarihi dizi başlıyormuş TRT’de. İsteyen onu izler, isteyen Muhteşem Sülüman’ı...
Peki bu dizi vesilesiyle Hanedan’ın torunlarının birer birer ortaya çıkıp demeçlenmelere doyamamasına ne demeli? Önce 2. Abdülhamit’in soyundan gelen Roksan Kunter. Meğer Hürrem Sultan rolü ona da teklif edilmiş. Hadi onun konuşması bir derece daha mantıklı. 2. Abdülhamit’in soyundan gelen bir başka torunun şu açıklaması akıllara ziyan: “Aile olarak karar aldık, kendi tarihimizi kendimiz çekip yapılan bu yanlışlıklara bir son vereceğiz.” Nasıl yani? O tarih sadece size mi ait beyefendi? Bir de dizi çekmek profesyonellerin işi. Tarih dersi değil ki bu...
Halit Ergenç’le Okan Yakabık arasındaki bakışmalar, diyaloglar, o dozu güzel ayarlanmış güven erotizmi bana biraz “Büyük İskender”deki Colin Farrell ve Jared Leto arasındaki romantizmi andırdı. Bundan da (ileride) kıyamet kopar mı acaba?
Ve dizi hakkında şahsi kanaatim: Reklamsız ilk bölüm bence çok iyiydi. Sadece, şu kabak gibi ışık kullanımı insanı soğutan türden. Hele bu bir tarihi diziyse... Fena halde feyz alınan “Tudors” dizisi neden bu konuda da örnek alınmamış ki? Bu arada: Hürrem’i oynayan Meryem Uzerli nefisti.
Muhteşem öğrenci
Jaguar’ıyla Köşk’teki öğrenci temsilcileri yemeğine gelen Bilkentli öğrencinin aşırı tepki almasını pek anlayamadım. Sonuçta Bilkent’i temsilen gitmiş ve herhalde oradaki sorunları aktarmıştır. Mesela, “Vosvos’uyla gelen öğrencilerle benim gibi Jaguar’ı ya da Ferrari’siyle gelenler arasında gerginlik oluyor, park sorunu yaşanıyor, nasıl çözeceğimizi inanın bilemiyoruz Cumhurum” şeklinde bir muhteşem SORUN yumurtlanmış olabilir mi yemek esnasında? Öte (ve beri) yandan, öğrencinin aşırı tepkiler üzerine, “Ben köy çocuğuyum neden üstüme geliniyor ki? Arabamı bir ay garaja kapatacağım” şeklinde KÜSMESİNİ de ayrıca muhteşem buldum. Ben olsam daha halkçı bir çözüm bulur ve tribünlerin sempatisini kazanmak uğruna Jaguar’ımı bir aylığına köydeki samanlığa kapatırdım. Cık, cık, cık...
Muhteşem asillik
Hafta sonu “Eyyvah Eyvah 2”ye bilet bulamıyordu insanlar. Hani altı ay sonra Ata Demirer bu filmin üçüncüsünü çekse ve vizyona çıkarsa yine aynı ilgiyle karşılanır, belli. Ama Demirer ne dedi Beyaz Şov’da? “Filmin üçüncüsünü çekmeyeceğim.” Hani başkası olsa böyle bir lafı hayatta etmez, hemen üçüncü için kolları sıvar, “gelsin paralar”, der. O yüzden Demirer’in tavrı muhteşem bir asillikte.
Ve muhteşem özgüven
İbrahim Tatlıses hayatını filme çekecekmiş. Ama hayatının bir filme sığmayacağını düşünmüş ve her yıl bir tane çekerek seri yapacağını söylemiş. İmparator-1, İmparator-2, İmparator-3 gibi gibi yani... Kaç yıl sürecek bu seri, meraktayım. 10 yıl sürer gibi geliyor bana, artıran var mı?