Moda haftasından geriye kalanlar

SIRT AĞRISI: Başlama saatine 10 dakika kala defile alanına girdin, yerine oturdun. Sırtın dik oturuyorsun, sorun yok.Derken defile en iyi ihtimalle 15 dakika sarkıyor.

Haberin Devamı

Ve sırtın artık yaslanacak bir yer arıyor.
Neyse dedin, nasıl olsa beş dakikada bitecek, sabırlı ol.
Ama yok, bizim modacılar 40-45 parça sergilemeden rahat edemiyor ya. Defilelerimiz hep uzun metraj.
Bir baktın, 15 dakika daha geçmiş ve işte nihai sonuç: Sırt ağrısı!
YAYARAK KONUŞMA: Moda haftasına dair bir konuşma biçimi. Sürekli aynı kelimeleri kullanarak ve üstelik bunları özenle uzatıp vurgulayarak yapılıyor. Misallersek:
“Yaa bennn iki defileye girdim. İlki güzeldi ya. Ama son şov, ay hayır ya, sennn nasıl buldun?”

FRONT ROW SENDROMU:
Seni bir güzellik yapıp ön sıraya oturtmuşlar. Ama işte ön sıraya kurulmanın da bir bedeli var: Baştan aşağı süzülmeye razı olmak.
Mesela her an fotoğrafın çekilip Twitter’a konulabilir ve altına da “Ayakkabıları olmamış, cık cık” yorumu düşülebilir.

Haberin Devamı

“CANIM NASILSIN?”LAR:
Bir süre “canım” demek yasaklansa? Çünkü o “canım”ın zırt pırt kullanılmaktan canı çıktı!
Moda haftası gibi herkesin her saniye aynı insanları görüp durduğu yerlerde bir süre sonra sinir bozucu bir şey olabiliyor, “Canım nasılsın” kalıbı.
Asidi kaçmış kolanın tadı gibi, samimiyet dozu kaçmış bir ucubeye dönüşüyor o “canım nasılsın”lar...

Singapur bir nedir (kısım iki)
Dün başladığım Singapur gezi notlarına kaldığı yerden devam...
“Singapur’da açık havada bile sigara içemezsin, yasak” diyorlardı. Kısmen doğru kısmen yanlış bir bilgiymiş.
Gittiğim bir barın açık kısmında gerçekten sigara içmek yasaktı. Garsonlar gelip uyarıyorlardı!
Ama sokakta yürürken -özellikle gençlerin- gizleyerek de olsa sigara içtiğine rastlamak mümkün.
Bar demişken, Singapur gece hayatı daha çok otellerin tepesindeki kulüplerde (mesela Swissotel tepesindeki New Asia) ve Chinatown’da dip dibe sıralanmış küçük barlarda dönüyor. Şahane mi? Pek değil. Hong Kong’lu bir gazeteciyle tanıştım mesela. O gayet acımasız özetledi durumu: “Berbat!”
Singapur’da her şeyi çok şahane bir şeymiş gibi pazarlıyorlar.
Mesela şehre beş kulaç mesafedeki Sentosa adasına teleferikle ulaşım sistemi yapmışlar.
Bu teleferiği anlata anlata bitiremiyorlar. Hele teleferiğin ormana bakan tuvaletini “mutlaka görün” öğüdüyle turistlere gezdirmeleri daha da tuhaf.
Meğer bir Fransız dergisi dünyanın en iyi tuvaletleri arasında yer vermiş bu tuvalete. Singapurlular da bu gazla işin suyunu çıkarmış anlayacağınız...
Singapur’da kaldığım günler boyunca şehrin 70’li yıllarda yapılmış meşhur otellerinden Shangri-La’da konakladım. Spa’sındaki masajları şahaneydi. Otelin Sean Connery’li James Bond filmlerini anımsatan naftalin kokulu ambiyansı da ilk bakışta ilginçti.
Ama bizim Antal-ya’daki oteller bile bu meşhur zincirden daha iyi, daha güncel. Mayısta İstanbul’da açılacak Shangri-La’dan daha umutluyum.
Singapurlular’ın alışveriş delisi olduğunu söylemiş miydim? Herkesin elinde markalı bir torba, iki adımda bir Chanel, Louis Vuitton segmentinde lüks mağaza ve sabaha kadar açık alışveriş merkezleri... Ama oradan alışveriş edeceklere daha orijinal bir önerim var: Raffles Otel içindeki British India.

Haberin Devamı

‘Bir kuple ara’ notu

Biraz enerji depolamak lazım. Biraz zihni durdurmak.
O yüzden pazartesiye kadar bana müsaade...

Yazarın Tüm Yazıları