- ANTREPO İYİ SEÇİM Moda haftasının yeni mekanı olan Karaköy Antrepo, çok iyi bir seçim olmuş. Hem podyum alanı hem de dinlenmek için yapılan alanlar ferah feza. Geçen yılki Tepebaşı çadırı çilesinden sonra burası “öp başına koy” denecek türden. - “NEDEN BÖYLE OLDU?” TARTIŞMASI Moda Haftası’nın ilk gününün konusu detaylarını çarşamba yazdığım “dergi krizi”ydi. Herkes “neden böyle oldu”yu tartışıyor, çözüm önerileri getirmeye çalışıyordu. Ama artık bunun için çok geç tabii... - AYAKKABILAR VE SERENAY İlk gördüğüm defile Dilek Hanif’inki oldu. İşçiliği yerlerde sürünen ayakkabılara hayret etmekten epey bir süre defile kıyafetlerine odaklanamadım. Yukarılara doğru baktığımda gördüğüm ilk şey ise Serenay Sarıkaya’nın şeffaf bluzundan, “ben buradayım, ben buradayım” diye flaş flaş bağırmakta olan silikonlu Pamela Anderson göğüsleriydi. Bu defilede en beğendiğim kıyafeti de söylemeden geçmeyeyim: Defile sonunda davetlileri selamlamak için podyuma çıkan Dilek Hanif’in üzerindeki ceketle pantolon. - KİLOLU TAMARA PODYUMDA İkinci defilem Atıl Kutoğlu defilesiydi. Kutoğlu’nun davetlisi olarak podyuma çıkan Tamara Ecclestone’ı (F1 yarışlarının kurucusu Bernie Ecclestone’ın kızı) görünce “Bu teyze de kim?” diye düşündüm. Çünkü Tamara hiç de fotoğraflarındaki gibi değil. Yüzü hayli yıpranmış ve bir de podyum için hayli kilolu... Atıl’ın defilesindeki esas sürpriz ise ön sırada oturan Haluk Akakçe’nin tam da Madonna’nın “Girl Gone Wild”ı çalarken sahneye zıplayıp catwalk yapmasıydı. Herkes şovun bir parçası sandı, ama o sırada kuliste olan Atıl’ın bu sürprizden haberi yoktu bile. Meğer Haluk podyumda yürümeyi kafasına koymuş. “Acaba hangi şarkıda yürüsem?” diye bekliyormuş. Doğruya doğru, teyze Tamara’dan daha iyi yürüdü Haluk. - TAVLAMA/AVLAMA OLAYLARI Atıl Kutoğlu’nun defile sonrası partisi ise Swissotel’deydi. Big Shot’ın hazırladığı nefis okaliptus kokteyliyle gezindiğim partide yaşanan en ilginç olay şuydu: Defilede tanıştığı güzel kızı Kutoğlu’nun partisine getirip “Bak, benim çok geniş çevrem var, seni hepsiyle tanıştırabilirim” diye tavlamaya çalışan yaşlı kurtun içine düştüğü acınası durum... - KAFALARA GEÇİRİLEN SAZLAR, SAATLER Şafak Tokur’un modellerin kafasına geçirilmiş sazlar ve saatler eşliğinde sergilenen erkek koleksiyonundaki bazı kıyafetleri sevdim. Tek sorun sazlı, etnik kıyafetlerin ardından modern kıyafetlere geçiş yapılmasıydı. Bu her şeyi bir arada yapma çabası insanı yoruyor biraz. - TAVRI/TARZI EN NET DEFİLE İlk gün gördüğüm üçüncü defile Tween markasına aitti. Ve o gün gördüğüm defileler içinde koreografisi en dinamik, koleksiyon tarzı ve tavrı en oturmuş olanıydı. Kafası karışık değildi. Kıyafetler her telden çalmıyordu. Üstelik Tween’in bu yeni erkek koleksiyonundaki parçaların bir kısmı “unisex” olma özelliğini taşıyormuş. Yani kadınlar da isterse bu kıyafetleri giyebileceklermiş. - BAŞKA NELER KONUŞULDU? Defilelerin ne kadar uzun olduğu... Erol Albayrak defilesinde sergilenen 90 parça sayesinde “defile süresinde” rekor kırıldığı... İlginç kıyafetli blog yazarlarının bu kez çok az sayıda olduğu... Basın odasının gayet şık olduğu, ama nedense internet bağlantısı probleminin bir türlü giderilemediği... Moda Haftası’nın ana sponsoru Colgate’in ürün lansmanı gibi geçen defilesinin ne kadar zorlama olduğu... Aynı defilede yer alan mankenlerden birinin üzerindeki lekenin ne olduğu: Kola mı yoksa yemek lekesi mi?