Paylaş
BAŞ-ÖRTÜLÜ TANJU BABACAN
Tanju Babacan’ın Red Beard markasının defilesinde önce bir kadın model “Kahrolsun bağzı şeyler” yazılı bir elbiseyle göründü. Ardından bir erkek model daracık şortunun popo kısmına yazılmış “Yasak ne ayol” sloganıyla podyumda yürüdü.
Finalde ise Babacan elindeki beyaz mendili başörtüsü yapıp taktı. Onun da poposunda “Yasak ne ayol” yazıyordu.
Dışarıdan görünen şuydu: Mesajlar remiksti/melezdi.
İki tatlı kaşığı meşhur Gezi sloganı, bir çorba kaşığı başörtülü protesto, bir tutam da eşcinsellere göz kırpış...
Olan biten, Babacan’ın son yıllarda verdiği demeçleri gibi (“38’e kadar gay olarak yaşadım. Kuran’la tanıştıktan sonra tövbe edip aseksüel oldum. Şu an bir hanımla izdivaç yapabilirim”) çok hızlı çok karmaşıktı.
Haliyle izleyicilerin de kafası karıştı ve çok beğenilen kıyafetler geri planda kaldı.
WHO THE F*CK IS ZEYNEP TOSUN?
Zeynep Tosun ve Gül Ağış’ın Lug Von Siga markasının defileleri: Her ikisi de -çadırdaki fısıltılara şöyle bir göz atılınca- geçer not almış gibiydi.
Gel gör ki tasarımcıların defilede başarılı olması bu çılgın moda dünyasında artık yeterli olmuyor.
Defile sonrası düzenlediğin parti en az podyumda sergilediğin koleksiyon kadar havalı ve o klişe deyimle bütünlüklü olmalı.
Zeynep Tosun bunu başaranlardandı.
Şimdiye kadar katıldığım moda haftası after partilerinden bir tık öne geçmeyi başarıp herkesi Lucca’da topladı, hatta kendisiyle dalga geçti.
Öyle ki partide, “Who The F*ck Is Zeynep Tosun?” yazılı siyah tişörtle dolaşanlar vardı.
“HEPSİNİ BOĞMAK İSTEDİM!”
Moda Haftası’ndaki şıkır şıkır ortamda gayet şık şık delirenler, sinir krizi geçirenler de var tabii.
En başta da tasarımcıların halkla ilişkilerci kanadı.
Bir tanesi öyle doluydu ki; konuşurken ünlülere, sosyetik isimlere saydırıp durdu:
"Kimse yanında davetiyesini getirmiyor, sonra da ben nereye oturacağım diyor. Bir de bizim millet şaka gibi. Herkes kendini star sanıyor!
Niye önde değil arkada oturuyorum diyenler var, inanamazsın. Sen kimsin diyesim geliyor.
Doğrusu bu ya, hepsini boğmak istedim.”
Halkla ilişkilerci arkadaşa, “Bebeğim bir sakin ol” diyecektim ama öyle sinirliydi ki arada güme gitmemek için “Hı hı, tabii tabii” deyip yanından uzaklaştım son sürat.
Gerçekten mi?
Olay gün gibi ortadayken, yarışmanın yapımcısı “Sayın Bakan haklı, kıyafet biraz açık, sonraki programlarda dikkat edeceğiz” açıklamasını yapmışken, Sabah Gazetesi’nin olayı doksanlardaki o eski “Hürriyet-Sabah” kapışmasına ışınlayıp “Bize saldırıyorlar, çamur atıyorlar” pozisyonuna getirmesine ne demeli?
Dün Cengiz’in (Semercioğlu) bir güzel sayıkladığı gibi:
Gerçekten bu yazdıklarınıza inanıyor musunuz?
Kılık kıyafetle olan derdimiz bitmez
Çünkü dekolteye laf eden siyasetçiye kızıp “bal gibi müdahale” diyen kadın/erkek bile sokakta gördüğü şortlu kadını ya da renkli pantolonlu, azıcık süslü erkeği baştan aşağı süzmeden duramaz.
Bazen iç ses olarak söylenir, “Bu ne ya böyle?” diye.
Bazen de dış ses olarak: “Ne biçim giyinmiş?!”
O yüzden yurtdışına çıkınca herkes rahatlar ya!
Haklı olarak, “Burada nasıl olsa kimse kimseye sokakta bakmıyor” diye düşünür ve istediği şeyi giyip kendini dışarı atar.
Yanisi: Herkes aslında az ya da çok o siyasetçi kadar kılık kıyafet muhafazakarı...
Paylaş