Paylaş
İKİNCİ SEZON BÖLÜM BİR
Cumartesi günkü Gezi yıldönümü eylemleri sırasında dükkan kepenklerinden birine şöyle yazılmış:
İkinci sezon birinci bölüm.
Bir yanda mavi kasketli, aynı sırt çantalı, coplu yeni imajlarıyla o gün ortalıkta nasıl da şahane “güven” ortamı estirdiğini bizzat gördüğümüz güven(siz) timler bir yandan da bu nefis mizah.
Bir taraf giderek profesyonelleşiyor, diğer taraf ise dalgasını geçerek, ti’ye alarak hayatta kalıyor.
KÖTÜ DÜNYA SENDROMU?
RTÜK’ün tuhaf kararları adlı bir kitap pekala çıkartılabilir. Kurumun son ilginç kararı şu: Kanallardan birinde gösterilen Büyük İskender filmindeki sevişme görüntüleri ile kanlı sahneler kötü dünya sendromuna neden olabilir, çocukların ahlaki gelişimine zarar verebilirmiş.
Kötü dünya sendromunu ilk kez bu karar vesilesiyle duydum.
Eğer böyle bir sendrom varsa bundan ne Büyük İskender tarzı filmler sorumlu ne de diğer kurmacalar.
Sorumlusu Türkiye gündemi ey RTÜK.
Ve bu sendroma çocuklarımız, o masum bebeler, doğar doğmaz yakalanıyor zaten.
Endişe etme.
Kasma artık bu kadar.
ÜNLÜ YAZAR DR. HOUSE’U BEKLİYOR
House dizisini ve başroldeki Hugh Laurie’yi (nasıl) bilirsiniz.
Kendisi sadece oyuncu değil, aynı zamanda sıkı bir müzisyen.
The Copper Bottom Band adlı grubuyla blues yapıyor.
House biter bitmez çıkardığı iki tane albümü var.
Pek yakında Hugh Laurie ve grubunu İstanbul’da izleme şansını bulacağız.
İstanbul Caz Festivali kapsamında 9 Temmuz akşamı.
Peki bu konserin gerçekleşmesine ön ayak olan ünlü yazar kim? Tabii ki Buket Uzuner!
Kendisi Hugh Laurie’nin müzisyen kimliğine uzun süreden beri hayran. Bu yüzden Görgün Taner’e her rastladığında, “Mutlaka onu İstanbul’a getirmelisin” demeyi ihmal etmiyor, bu konudaki lobisini ısrarla devam ettiriyordu.
Ve nihayet muradına erdi Uzuner.
Hugh Laurie’nin gelişi şerefine Görgün Taner kendisinden bir tanıtım yazısı rica etmiş.
Bir yazarın elinden çıkınca tanıtım yazısı da başka bir tatta oluyor tabii.
Okuyunca çok sevdim. Bir kısmını yayınlamak istedim. İşte o yazıdan bir kuple:
“Varşova’da bir otelin 21. katında yalnız bir gece.
İçinize âniden çöken o çok tanıdık derin boşluk sızısını ne terastaki turist dolu lokantanın, ne lobideki yalnızlar barının, ne bir romanın, ne de sevilen biriyle skype konuşmasının dindireceğini iyi bilirsiniz.
Sizi sadece ve sadece yanınızda depresyon ilacı yerine taşıdığınız iyi şiirler ve iyi şarkılar kurtarabilir. Kurtarır. Hele o şarkılar, melankoliye akrabalığı kırık ve alaycı sesinde tortulanmış bir adamın her şeye rağmen umuda göz kırpan tatlı hüznüyle söylenmişse; iyi gelir.
Hakikaten iyi gelir.
Öyleyse, o şarkıları Hugh Laurie’nin söylediğine, Copper Bottom Band’in de çalıp eşlik ettiğine iddiaya girerim!”
DENİZ SEKİ
Instagram hesabımda Deniz Seki’nin bir fotoğrafını paylaşıp hem yeniden yargılanma talebinin reddedilmesine hem de tekrar bu kadar ceza almasına üzüldüğümü yazdım.
Gelen bazı yorumların hayal gücü hayli genişti:
“Küçük çocuklara satıyordu,
hak etti.”
RTÜK’ün bahsettiği kötü dünya sendromu bu olabilir mi?
Yazının sonunda RTÜK’e hak vereceğim de hiç aklıma gelmezdi.
Kader?
İlahi adalet?
Paylaş