Paylaş
Başbakan’ın Hıncal Uluç’a telefonda fısıldadığı çılgın proje meğer İstanbul’u bir ada haline getirmekmiş.
Haliç’ten kanallar açılarak Kağıthane üzerinden Boğaz’ın kuzeyindeki Büyükdere’ye ulaşılacakmış. Yani Sarıyer tarafına.
Böylece hem şehir yeni bir Boğaz daha kazanacakmış hem de Manhattan benzeri bir ada halini alacakmış.
Gerçekten bu proje gerçekleşti varsayalım. Ne olabilir ilerde?
İşte naçizane tahminlerim...
- Anadolu Yakası “İstanbul” olarak anılmaktan çıkabilir. “İstanbul” denilen esas şehir sadece bu ada olur.
- Ada olarak bu yeni İstanbul, Manhattan’ı sadece yüksek binalarıyla andırabilir. Maslak zaten malum. Bir de E-5’ten ilerlerken Mecidiyeköy-?işli-Kurtuluş civarına bakın.
Her köşe başı, yükselen yeni tip residence’larla dolu.
Anthill’i, Trump’ı, adını bilmediğimiz daha bir sürüsü. Yapıldı, yapılıyor, yapılacak...
- Bu son sürat inşaatlaşma yüzünden ada olacak esas İstanbul’da zaten halihazırda pek olmayan yeşil alan, park, yürünecek cadde/bulvar filan giderek azalmaya başlayabilir.
Bangkok misali, yerden gökten, her yerden yol/üst geçit/köprü kondurulabilir çoğu yere.
- Sonuç? Sonuç, adadan kaçış... Anadolu Yakası’na mesela...
FACEBOOK MANŞETLERDE AMA...
Bir yandan kullanıcı sayısı bakımından (22.6 milyon) dünyada dördüncü sırada olduğumuz için Facebook bizim gazetelerin manşetlerine çıkıyor.
Bir yandan da kapatılma riskiyle karşı karşıya kalabiliyor bu sosyal paylaşım sitesi. Tuhaf, hem de çok tuhaf...
Sonra Bakan açıklıyor: Facebook’a karşı açılan 30 tane dava varmış. Ama Facebook da bu kararlara karşı hiçbir girişimde bulunmamış.
Tüm bunlar olurken Facebook’un kuruluş hikayesini anlatan kitabı (“Kazara Milyarder”/ Doğan Kitap) okuyorum.
Yakın zamanda bu kitaptan uyarlanan film de vizyona girecek.
Kitabı yazan Ben Mezrich’e göre, Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg aslında bu sitenin fikrini Harvard’lı üç öğrencinin geliştirdiği “Harvard Connection”dan kopyalamış.
Aynısını yapmamış tabii. Hatta daha iyisini kotarmış Facebook’la.
Ama işte fikri basbayağı çalmış.
Bu da tuhaf, hem de çok tuhaf. Ya da: Normal, hem de çok normal.
LASTİK PABUÇ PARTİSİ
Çarşamba gecesi Kuledibi’ndeki Lastik Pabuç adlı mağazanın, bir dönem ünlü gay bar Barbahçe son bir yıldır da Mini Müzikhol olan mekanda partisi vardı. Lastik Pabuç ne mi?
En son Harvey Nichols’da çalışan Can Soylu’nun sadece spor ayakkabı (bir başka -İngilizce- deyişle, sneaker) satmak için açtığı bir butik dükkan.
Lastik Pabuç’ta büyük markaların sınırlı sayıda ürettiği modellerini bulmak mümkün. Zaten dükkanın esas amacı bu; her yerde olmayanla müşterinin karşısına çıkmak...
Neyse işte, Can Soylu mağazasının şerefine verdiği partiye -yine bir başka deyişle- tüm alemi toplamayı başardı.
Mini Müzikhol zaten küçük, oda oda bir yer, bu yüzden adım atacak yer kalmadı.
En son Paris’te bir defile yapan Hakan Yıldırım da oradaydı.
Klip Atlası
BOZUYORUM YEMİNİMİ / DEMET AKALIN
Bir trafik kazasıyla başlıyor klip.
Sonraki karede bir bakıyorsun, bir adamla kavga edip arabadan iniyor Demet Akalın.
Adam arabayla yoluna devam ediyor.
Demet de sokaklarda tek başına dolanıp duruyor.
Sanıyorsun ki finalde, yani kazada ölen o adam olacak.
Hayır, Demet ölüyor (eyvah, klibin sonunu söylemiş mi oldum?).
Bu açıdan klip şarkının da adına uygun olarak ezber bozuyor. ?arkıcıyı, esas kahramanı öldürüyor. Rastlanmayan bir şey. Üstelik klibin siyah beyaz olması da benim nazarımda hoş bir şey.
O yüzden bol keseden; yani 10 üzerinden sekiz.
Paylaş