Merhaba Mars, ben geldim!

Bugün sizi popüler kültürden, magazinden, şehir hayatından hayli uzak bir yere götüreceğim.

Haberin Devamı


Matt Damon’ın oynadığı Marslı (The Martian) filmi sonrası daha da popüler hale gelmiş Wadi Rum’a.
Kum vadisi anlamına gelen Wadi Rum, Ürdün’ün güneyinde, Akabe’ye 40 kilometre uzaklıkta bir doğa harikası çöl.
Wadi Rum’un şöhretinin nedeni Mars yüzeyini andıran kızıl kumları, kayalıkları elbette. Buranın Marslı filminde neden set olarak kullanıldığını oraya gidince daha iyi anlıyorsunuz.
Gerçekten de vadinin iç taraflarına doğru ilerledikçe Mars yüzeyinde geziniyormuş gibi hissediyor insan.
Çok çok acayip!
Artık ya filmin yoğun etkisi ya da Mars’a karşı son dönemde gelişen popüler ilginin engellenemez izdüşümü:
O kızıl kumların üzerinde gezinirken başka türlü bir havaya giriyorsun.

Merhaba Mars, ben geldim


BALON KABİNLER BİZDE NEDEN YOK

Bu Mars efektinin bir sonucu olsa gerek, Wadi Rum’da konaklamak isteyenler için yapılan kamp alanlarına balon kabinler (namıdiğer “bubble dome”) kondurulmuş.
Bu balon kabinlerin alamet-i farikası tabii ki yattığın yerden gökyüzünü görebilmen.
Doğayla bütünmüşsün gibi hissettirmesi. Yani alabildiğine şeffaf oluşu.
Bir de tabii kendiliğinden uzay istasyonu efekti vermesi.
Son yıllarda çok moda olan bu balon kabinler dünyanın dört bir tarafında var artık.
İspanya’dan Avustralya’ya, İzlanda’dan Kanada ve Meksika’ya kadar...
Sırf bunlarda kalmak için aylar öncesinden rezervasyon yaptıranlar var.
Bir tür yeni deneyim çılgınlığı bu yani.
Bizde, mesela Kapadokya’da filan, neden yok ki bunlardan?
Deneyim meraklısı turist artık böyle şeylerin peşinde çünkü.
NASIL BİR HİSTİ?
Peki o balonun içinde konaklamak nasıl bir şey?
Aicha adlı kamptaki balonda sadece bir gece kaldım ama şunu söyleyeyim:
Sanki çölün ortasında yatıyormuşum gibiydim.
Bir ara rüzgar çıktı.
O garip uğultuyu iliklerime kadar hissettim.
Sonra şakır şakır yağmur yağdı.
O an dedim ki, galiba bu balonu sel alıp götürecek!
Sabaha karşı ise yıldızlar göründü, ki o kısım nefisti işte.

Haberin Devamı

Kızıl kumlardan dünyalı partisine

Haberin Devamı

Wadi Rum’da geçirdiğim ve ister istemez kendimi havaya soktuğum ‘Marslı’ ruh halinden 24 saat sonra soluğu Amman’da aldım.
İnsan bir garip işte.
Onca yoğun sessizliğe, alabildiğine uçsuz bucaksız kızıl görüntülere, hatta bir süre sonra Bedeviler gibi dik yamaçlı kayalıklara zıp zıp tırmanmaya filan hızla alışıyor, ama gel gör ki bir noktada saçma bir şekilde şehri özlüyor!
O yüzden Amman’a varır varmaz katıldığım W Otel’in açılış partisine de sanki bin yıldır parti ortamı görmemişim gibi bir iştahla katıldım.
Ağırlıklı olarak Katar ve Dubai’den gelmiş medya, iş ve ‘influencer’ insanlarıyla bir arada önce şıkırtılı bir ortamda yemek yedim, sonra da bir gece öncesinde kampta göbek atmaya doyamadığım Arap nağmelerinin aksine bu kez Bruno Mars hitleriyle (her yerde bir Mars var yani) coştum.
Partiye beni davet eden W Amman’ın Türk genel müdürü Esra Parin’in iki dakika yerinde duramayan enerjisine de hayran olduğumu söylemeliyim.
Tüm konuklarıyla tek tel ilgilendi, dans etti.
Parin’e Amman’a dair gözlemlerini de sordum o gece.
Şöyle yanıtladı:
“Ürdün, Lonely Planet tarafından 2019’un gözde destinasyonlarından biri seçildi. Bana kalırsa bu yükselişi Amman’da tasarım ve Dead Sea’de moda haftasının yapılmasıyla beraber daha çok artacak.”

Yazarın Tüm Yazıları