En alt katında yüzlerce yıl önce ölen 12 bin rahibin mezarının bulunduğu, ünlü grafik artist Escher’in labirentimsi işlerinde olduğu gibi merdivenlerle/kapılarla/avlularla birbirine bağlanan dünyanın en büyük üçüncü manastırında bir gece kalmak ister miydiniz?
Ben isterdim. Hayır tabii ki tek başıma değil, arkadaşlarımla! Ama onlar istemezse pekala kalabilirdim de... Çünkü Midyat’a 20 kilometre uzaklıktaki Süryani Kadim Ortodoks Kilisesi’ne bağlı Mor Gabriel Manastırı insana, “kapan buraya çocuğum, huzur bul” duygusunu yüklüyor. Tamam, bende en fazla bir gecelik, bilemedin iki gecelik için böyle bir istek uyandırdı. Ama ötesini de anlayabiliyorum. Yani burada uzun süre yaşayanları; din görevlilerini, gönüllüleri (70 kişi yaşıyormuş). Bir manastır daha var. Buradan daha küçük ve Mardin’e daha yakın: Deyrulzafaran. O da heybetli ve günbatımında renkten renge giren dümdüz Mezopotamya diyarına bakıyor. Ama ben en çok Mor Gabriel’den etkilendim. Orası bir başka. Eğer Mardin gezisi yapacaksanız yakın/uzak zamanda, sakın es geçmeyin. Peki gerçekten kalınabiliyor mu bu manastırlarda? Mor Gabriel Manastırı’nda Süryani değilseniz eğer- bu pek mümkün değil gibi. Ama Deyrulzafaran’da mümkün. Eğer bağış yaparsanız konaklamanıza izin veriyorlar. Tabii ki otel hizmeti filan beklemeyeceksiniz. Burası bir manastır sonuçta. Amaç, “Gülün Adı” filmindekine benzer bir atmosferi koklamak, sonra da normal yaşamına geri dönmek... * “NEREDEN (ZIP)ÇIKTI BU MANASTIR MEVZUSU?” DİYENE: İki gündür Mardin-Midyat hattında gezinmekteyim. şahane bir grupla beraber, ki onları aşağıda teker teker tanıtacağım. Bir sürü yer gezdim kısıtlı zamanda. Ama beni en çok manastırlar etkiledi. Hani o bildik, Mardin’den baktığında “deniz gibi görünen” ova bile o kadar değil... O yüzden konuya oradan -balıklama- daldım.
‘Mardin-Midyat hattı grubu’nda kim kimdir
FEBYO TAŞEL... Bu gezinin baş kahramanı olan müzisyen. Babası Midyat Süryanilerinden. Eşi Funda Arar’a yaptığı bestelerden ismine zaten aşinasınız (En güncel olanı, “Yak Gel”i söylesem)... Febyo uzun zamandır üzerinde uğraştığı enstrümantal albümünü çok yakında piyasaya sürecek. ışte bu ilk albümde yer alacak fotoğrafları için de Mardin’i, baba memleketini tercih etmiş. Herkesi sürükleyen o yani. FUNDA ARAR... Kendisini uzun uzun tanıtmaya gerek var mı? Çok iyi biliyor buraları, dört-beş kez gezmiş tüm manastırları, medreseleri... EMRE AKSU... Febyo’nun albümünün süpervizörü, eli kolu, ayağı ve midesi ağrıyanı (yemeklerden mi acaba?)... ESRA BAŞIBÜYÜK VE EKİBİ... Moda editörü Esra Başıbüyük eğitimini gördüğü işe, yani fotoğrafçılığa dönmüş. Haberim yoktu. Febyo’nun fotoğraflarını o çekiyor. Daha doğrusu çekecek. Hem de çıplak! “Nasıl yani?” dedim dedim, ama açık vermedi. Çekim yapmak için benim Mardin sınırları dışına çıkmamı bekliyorlar herhalde! VE BENDENİZ... Son dakikada dahil oldum gruba. Zar zor yer buldum THY uçağında (bu ne talep yahu! Bodrum uçağı gibi pahalı üstelik). Mardin’i böyle şen bir grupla görmek hoş olur diye düşündüm. İyi etmişim, çok eğleniyorum! Ama bir yandan da manastıra kapanmak istiyorum. Bu ne yaman çelişki anne? NOT: Mardin macerasının devamı yarın. Çünkü hem güneş hem de Süryani şarabı çarptı, yoruldum.