Madonna: Burgundy içen elit ponpon kız

Ve Madonna, MDNA adlı albümüyle sahalara geri döndü.

İlk single Give Me All Your Love birkaç ay önce internete sızmıştı.
O zaman şarkıyı dinlediğimde hayal kırıklığına uğramıştım.
Çünkü Gwen Stefani şarkıları gibiydi, çocuksuydu, sıradandı.
İlk single şarkısı umarım bu değildir derken, kısaltılmış haliyle GMAYL gayet çıkış şarkısı olarak önümüze geldi ve de kliplendi bile.
Klipten de görüldüğü üzere 52’lik Madonna, 13-16 yaş arasına oynuyor, onları hedefliyor.
O da haklı. Müziği esas tüketicisi şu anda onlar. Ana kraliçenin en yeni nesli bir şekilde yakalaması gerekiyor.
O yüzden yanına M.I.A ve Nicki Minaj’ı da almayı ihmal etmiyor.
Tıpkı bir önceki albümde Justin Timberlake ile tik tak tik tak yaparak kıvırtması gibi...
Her ne kadar ergenlere hitap ediyor görünse de Madonna GMAYL şarkısında farklı bir (koca) kız olduğunu söyleyip Burgundy şarabından bahsediyor (“We can drink some wine / Burgundy is wine”).
Burgundy ya da Fransızca seslenişiyle Bourgogne, Fransa’nın Bourgogne bölgesinde yapılan şaraplara verilen isim.
Tam bu esnada sözü işin eksperi olan bir isme, Vedat Milor’a bırakmak gerekiyor.
Milor kendi web sitesinde şöyle anlatıyor Bourgogne’u: “... İyi bir Bourgogne şarabı dünyada hiçbir şarapta bulunmayan bazı özelliklere sahiptir. Her şey bir araya geldiğinde son derece aromatik, adeta ipeksi dokulu, narin ve dengeli, bitimdeki nüanslar ve baharatımsı tonlar nedeniyle her analiz edenin içinde farklı özellikler bulacağı şaraplar ortaya çıkar...”
Kısacası, 2012’de liseli kızlara hitap eden bir hit şarkıyla geri dönen Madonna, ponpon kızlara votka/bira filan değil gayet Bourgogne önererek elit tavrını ucundan da olsa kondurmayı ihmal etmiyor. Peki ponpon neslin Bourgogne umrunda mı?
Hiç sanmıyorum.

Utanç: İtinayla seksten soğutur

Amerikan Sapığı’ndan bu yana New York’lu beyaz yakalı erkekler cephesinde değişen bir şey olmamış.
Yine mutsuzlar, duygularını kaybetmişler ve içine düştükleri sistem dolayısıyla tamamen umutsuzlar.
İngiliz yönetmen Steve McQueen’in halen gösterimde olan Shame (Utanç) filminden dolayı böyle söylüyorum.
Filmin New York’lu ana karakteri Brandon’ın parlak bir işi, aynı parlaklıkta modern bir dairesi ama gel gör ki fena halde tekdüze ve gri bir hayatı var.
Ona yaşadığını hissettiren tek alan seks. Ya da ona öyle geliyor. Fahişelerle beraber oluyor, sürekli porno izliyor, hatta ofis tuvaletine gittiğinde bile mastürbasyon yapıyor.
O denli bağımlı, o denli düşkün sekse Brandon.
Bir tür Çağan Irmak’ın “Issız Adam”ı gibi yani.
Öyle ki Brandon da plak dinliyor evinde. Ama bir plak romantizmi asla yok.
Buz gibi bir film bu. Filmin renkleri David Cronenberg’in meşhur Crash’ini (Çarpışma) anımsatıyor.
Filmdeki New York ise hiç öyle romantik bir New York değil.
Katı, soğuk ve öldürücü... Sex And The City ambiyansını unutun yani.
Odaları tabandan tavana cam olan son zamanların popüler Standard Oteli de filmin önemli mekanlarından biri.
Nedenini, nasılını filme gidince görürsünüz demekle yetineyim!
Ve son olarak, filmde en sevdiğim sahneyi söylemem lazım: Brandon’ın kız kardeşi Sissy’nin “New York, New York” şarkısını en koyusundan bir hüzünle seslendirdiği o upuzun sahne.
Cidden unutulmazdı...

En son bunlar oldu

ÇOK ŞIK... Ahu Aysal, gözbebeği oteli Les Ottomans’da cuma gecesi bir davet verdi. Otel içindeki restoranın yeni menüsünün tadımı için verilen bu özel yemekte kimler yoktu ki: Ertuğrul Özkök, Mustafa Sarıgül, Semra Özal, Kenan Doğulu, İskender Paydaş, Mehmet Barlas... Yemekte Semra Özal’ın yıllardır hiç ama hiç değişmemesiyle ELLE Yayın Yönetmeni Işık Şimşek’in sürpriz bir şekilde sahne alıp şarkı söylemesi çok konuşuldu.

ÇOK REKLAM KURBANI... Tarkan’ın eski koruması “Tarkan’ın seks hayatı” üzerine durup dururken açıklamalar yaptı. Tarkan’ın iri kadın sevdiğini, yan odadaki sevişme seslerinden korumanın uyuyamadığını filan böylece öğrenmiş olduk. İyi ama neden?
Çünkü ex koruma fitness salonu açmış.
“Tarkan’ın seks hayatı” fitness salonu reklamına kurban gitti yani.
Yazarın Tüm Yazıları