Paylaş
Boğaz’a nazır bir konser alanıydı. Konumu çok özeldi.
Özellikle dolunaylı gecelerde tadından yenmiyordu.
Konser çıkışında en çok sıkışan trafikten şikayet ediliyordu.
Ama son birkaç yıldır düzenli tekne seferleri sayesinde bu da çözülmüştü.
Kuruçeşme Arena’nın tek ve belki de en önemli kusuru sesin her yerden iyi bir şekilde tınlamamasıydı. Sahne önlerine doğru gittiğinizde şahane, iki adım sağa/sola kaydınız mı ise ses felaket gelebiliyordu.
Böyle geçmiş zaman olur ki kipinde anlatıyorum, çünkü Kuruçeşme Arena satılmış. Yerine otel yapılacakmış.
Bizde kent kültürü malum, her şey tek gecelik ilişkiler gibi kısa sürüyor.
Çok sevdiğin kafe bir bakıyorsun ertesi gün devredilmiş ve yeni bir yer olmuş. Ya da dekorasyonu yenilenmelere doyamamış.
Yıllanmış olan her şey bir bir kaldırılmış...
Bir konser alanına tam alışıyorsun, zırt diye otel dikilebiliyor üstüne.
Tamam, Kuruçeşme Arena süper bir konser alanı değildi. Ama iyi bir konser alanı olma yolundaydı, dahası orada herkesin çok anısı vardı. Yazık oldu... Şimdi yapacak bir şey yok. Devre/hıza uyalım: “Next!”
Arena sonrası neresi parlar
- Jennifer Lopez konserinden sonra Ataşehir’deki Ülker Sports Arena.
- 2013’te açılacak olan Zorlu Center içindeki Performans Sanatları Merkezi, kısa adıyla PSM.
Peki bu kadar salon koca İstanbul’a yeter mi?
Yetmez, ama bir de şöyle düşünün:
Koca İstanbul dediğimiz metropolde kaç kişi konserlere/gösterilere vakit/nakit ayırabiliyor ki?
Olimpiyat röntgenciliktir
Olimpiyatlar’ı izlerken sporcuların fiziklerine takılmış Berna Laçin.
Güllecinin fiziğiyle yüzücününkini karşılaştırmış ve Twitter’ına bir “fizik atlası” yapmış.
Hangi sporcuların fiziklerini neden beğendiğine dair notlar düşerek...
Gel gör ki takipçiler kendisiyle dalga geçmiş, “Olimpiyat bu Berna Hanım, vücut geliştirme yarışması değil” diyerek...
Duyduğum en saçma tepki.
Elbette tüm oyunları izlerken sporcuların fiziklerine de bakarsın.
Hatta vücut toto bile oynarsın. “Şununki daha iyi, bununki idare eder” filan diye. Ne var bunda ayıplanacak, dalga geçilecek?
Hatta daha da ileri gideyim:
Olimpiyatlar’ın bir yönü de güçlü ve güzel fiziğin bir kutsanması ve tüm insanlığın bu bedenleri evindeki TV’den röntgenlemekten haz alması değil midir?
İki yenilik ve akla gelen sorular
- ACUN’UN STAR’A GEÇMESİNDEN SONRA
1. Acun Ilıcalı yıllardır Show TV’deydi ve herkesin algısı artık şuydu: Show TV değil, Acun TV.
Bu durumda Acun’un yeni kanalı Star TV’yi de benzer bir konuma getireceğini söyleyebilir miyiz? Star TV eşittir Acun TV mi olacak?
2. Show TV Acun’suz ne olur? Öksüz mü kalır yoksa özgürleşir mi? Yoksa yeni bir Acun mu yaratır?
3. Merve Büyüksaraç’ın yarattığı kırılma noktası küçümsenmemeli. Bir kelebek etkisi yarattı ve Survivor’ın büyüsüne çomak soktu. Star’daki Survivor sırf bu yüzden aynı/eski ilgiyi yeniden çeker mi?
- LARRY WACHOWSKI LANA OLDUKTAN SONRA
1. Kızıl saçları ve tarzıyla tıpkı Tom Tykwer’ın meşhur filmi “Koş Lola Koş”ta Franka Potente’nin canlandırdığı karaktere benzemiş olması bir tesadüf müdür?
2. Yoksa ex Larry/yeni Lana, “Cloud Atlas”ı beraber yönettikleri ünlü yönetmen Tom Tykwer’a hayranlıkla karışık bir aşk mı beslemektedir?
3. Lana Wachowski, kardeşi Andy ile beraber yöneteceği bundan sonraki filmlerinde transseksüel karakterlere de yer verir mi?
62’sinde baba olmak
Yaşa dair önyargılarım yok.
“Şu yaşa gelince bu yapılmaz, bu yaşa gelince şöyle davranılır” gibi gibi.
Önyargılı olduğum/anlamadığım tek bir şey var.
O da 50’sinden, hatta 60’ından sonra çocuk sahibi olmak...
En son ünlü örneği şu: 62 yaşındaki şarkıcı Suavi’nin eşi, bir kız çocuğu dünyaya getirmiş.
Biraz bencilce değil mi?
Paylaş