Kıraç ve Funda Arar’ın cuma günkü Kelebek’te yer alan fotoğrafları üzerine yazınca, hayranlarından "ama onlar düzeyli, ama onlar magazin değil, ama onların programı çok iyi" gibi yiğidi öldür hakkını yeme tarzı mailler geldi.
Olabilir, ama ne olmuş yani? Benim takıldığım şey ne her ikisinin şarkıcılığı ne de yaptıkları program. Sadece, insan niye böyle şeyler giyip poz verir dedim. Özellikle de Kıraç için. Meğer Kıraç’ın Teksas şapkasının altında başka bir bilinçaltı varmış.
Okurlardan Levent Baki yazıp göndermiş, buyrun:
"Kıraç’ın kovboy kılığına güzel bir gönderme yapmış ve ne alaka demişsiniz. Asıl neden, Kıraç’ın her nedense inkar ettiği Cem Karaca hayranlığıdır.
1987’de Türkiye’ye döndükten sonra fötr ile kovboy tarzı şapkalar takan Cem Karaca, ölümüne kadar olan dönemde bu aksesuvarı bolca kullandı. Öyle ki bu tarz şapka Cem Karaca’nın simgesi haline geldi. Kıraç da bu simgeyi özellikle TRT’deki programlarında kullandı. Ve hala üzerinde sırıtan bu aksesuvarı kullanmakta inat ediyor".
Bush’a tekme atmadan önce öldürdüler
Haberi okumayanlar için hatırlatalım: Mark McGowan adlı İngiliz sanatçı yüzüne Bush maskesi takıp poposuna da "K.çıma tekme atın" diye yazı asarak New York sokaklarında emeklemiş. İnsanlar da Bush’a olan hınçlarını alabilmek için Bush maskeli McGowan’ı bol bol tekmelemiş.
Beyaz Saray da bu sanatsal protestoyu, ifade özgürlüğü olarak gördüklerini açıklamış. Buraya kadar iyi hoş, muhteşem bir yücegönüllülük filan diyorsunuz. Yine de şüpheci olmak lazım.
Mesela Bush’la ilgili yapılmış ve geçen yıl epey konuşulmuş, hatta Toronto Film Festivali’nde eleştirmenlerin ödülünü almış parlak bir belgesel var. Yine bir İngiliz (Gabriel Range) tarafından kotarılan...
Yönetmen Range belgeselinde hayali bir Bush suikastini konu ediniyor. Ve bu suikast sonrasını tüm belgesel klişelerini kullanarak; yani uzmanlardan, FBI adamlarından, suikaste adı karışanlardan görüşler alarak gerçekten böyle bir şey yaşanmış gibi gözler önüne seriyor.
Bu belgesel geçen hafta !f İstanbul’dagösterildi. Nisanda tüm sinemalarda gösterime girecek. Lakin belgesel Amerika’da sınırlı sayıda salonda gösterildi. Çünkü dağıtımcılar olası tepkilerden çekinmiş. Şöyle denilebilir mi acaba: Muhteşem bir (yüce) otosansür devreye girdi.
Dana’nın kuyruğu koptu
Bir !f İstanbul güzellemesi daha: Ama bu kez sözkonusu olan bir film değil, parti.
1998 yılı Erovizyon birincisi, İsrailli transseksüel popstar Dana International’ıncuma gecesi özel bir şov yaptığı Love’daki parti.
Aslında ne yalan söylemeli, gece yarısı 02 sularında sahne alan Dana’dan daha şatafatlı bir şov bekliyordum. Mesela o acayip klibindeki gibi, dev bir muzun üzerinde bir ileri bir geri sallanıp dursa herhalde mekandaki çığlıklar iki-üç katına çıkardı.
Ama Dana yine de gönülleri fethetti galiba. Bir ara İbrahim Tatlıses’in "Mavi Mavi"sini mırıldanıverdi. Meğer çok severmiş o şarkıyı. Ayrıca bol bol Shakira misali popo kıvırdı.
Ki o anda yakın plan dikiz yapma (çok ayıp ama öyle) şansı doğdu: Poposunu fazlasıyla geniş ve yuvarlak gösteren silikonlarına... Haksızlık etmeyelim ama, Dana güzeldi harbiden.
Bir erkekten ancak bu kadar hoş bir kadın yaratılırdı. Dedi cemaat o gece, topluca....
Minimum Tarkan maksimum Murat Boz
Yazın bir single çıkarıp ortadan kaybolan Murat Boz nihayet ilk albümünü çıkardı. Maximum adlı albümü baştan sona dinledim. "Püf" adlı hit şarkıda Murat Boz’un vokali Tarkan etkisinde. Malum, zaten Tarkan’ın vokaliydi senelerce.
"Püf"ü de Tarkan yazıp bestelemiş ayrıca.
Ki bu şarkı hiç yakışmamış Boz’a. Çünkü sözler şu minvalde: "Kaşına gözüne boyuna posuna yavrum tütütü maşaallah, bi hayli özenip bezenip yaratmış seni Allah".
Bu tarz bitirim, oryantal sözleri söylemek Tarkan’a yakışıyor. Çünkü Tarkan öyle duruyor; yarı batılı yarı doğulu. Biraz göbek atıyor biraz da göbeğini açıp erotizme göz kırpıyor ya, ondan...
Murat Boz ise öyle değil. Boz daha şehirli, daha batılı duruyor. Bu yüzden o lafları onun ağzından duymak varoş kızlarını heyecanlandırmayacaktır.
Neyse ki bu oryantal (ekpresella) Tarkan etkisi, minimum düzeyde ilk Boz albümünde.
Boz’un vokalini ve yakalamak istediği batılı sound’u anlamak için "Anla Artık", "Dönmem Sana", "Seni Bana Bağlayan" gibi öteki şarkılarını dinlemeli. Maksimum düzeyde... Esas pop bu şarkılarda.