Paylaş
Eurovision denen hadiseye epeydir iştirak etmiyoruz ama dön dolaş ruhumuzun bir parçası oralarda geziniyor işte.
Bakınız en güçlü örnek: Cumartesi gecesi yarışmayı Ukrayna adına kazanan Kırımlı Tatar sanatçı Jamala’nın seslendirdiği 1944 adlı şarkının nakaratı Türkçe’ydi:
“Yaşlığıma toyalmadım, men bu yerde yaşalmadım.”
Dahası, Jamala şarkının bir yerinde “aman aman” diyor, uzun hava havalarına hafiften giriyor.
Zaten İngilizce sözlerden çok melodisi kuvvetli/tanıdık o Türkçe kısım akıllara kazınıyor.
Bu arada şarkı, 1944’teki Kırım Tatar sürgününe dikkat çekmek için yapılmış.
Eurovision için pek alışık olmadığımız hareketler bunlar.
Genelde hoplayıp zıplamalı, aşk/çiçek/böcek temalı şarkılar sevilir, puanlanır Eurovision’da ya.
Bu kez Eurovision için de ilginç bir “ilk” olmuş anlaşılan...
Bu poz için çok uğraşıyor mu acaba
Yeni bir şarkıcı Ertunç.
Adam Olmazsın şarkısı gayet iyi, hop hop, tam yazlık.
Klibi idare eder.
Hakkında yapılan şu yorum da çok eğlenceli:
“Edis’le Murat Boz’un çocuğu olsa bu kadar benzer!”
Dünkü Pazar Kelebek’te de Ömür Gedik onunla röportaj yapmıştı.
Röportajda Ertunç’un verdiği pozlara takıldım.
Poz verirken takındığı hal ve tavır ilginçti:
Sürekli kafayı bir yöne doğru kaydırmalar, alnı kırıştırıp gözleri kısarak dudağı hafifçe büzüştürmeler...
Herhalde biri, “Hep böyle kısık ateşte kaynarmış gibi poz ver” demiş ya da Ertunç böyle dayanılmaz göründüğüne kanaat getirmiş.
Lambo görgüsüzlüğü
Galatasaraylı Sabri Sarıoğlu’nun Lamborghini’sinden fenalık geldi.
Ona ait olmadığı konuşulan bu lüks otomobil sonunda resmi olarak Sarıoğlu’nun eşi Yağmur’un olmuş.
Ve Yağmur Hanım daha önceki Lambo’sunda takılı özel plakanın aynısını yeni otomobile de yaptırmış.
Neymiş o özel plaka? İkilinin ad ve soyadlarının başharfleri.
Ne kadar yaratıcı değil mi?
Bu ikilinin Lambo galerisi ve özel plaka görgüsüzlükleri bitsin artık, bıktırdılar...
Bir düğün bir cenaze
Hafta sonu Sinem Kobal-Kenan İmirzalıoğlu çiftinin düğünü vardı, hemen ertesi günü ise Oya Aydoğan vefat etti.
Hayat “düğün ve cenaze” gerçekten, ikisi kol kola ilerliyor.
Ne zaman ne olacağı belli olmuyor.
Tantra, yoga ve eski Hint sistemleri hayatı nefesle sayarmış, senelerle saymazmış:
Kaç nefes daha yaşayacağınla...
Böyle bakınca daha değerli daha anlamlı oluyor hayat.
İlginç bir şey daha:
Yine bu eski öğretilere göre şöyle bir inanış da varmış.
Çok hızlı nefes alırsan ya da kısa sürede çok fazla nefes alırsan daha erken ölürmüşsün.
Ağır ağır nefes alırsan ve belirli bir sürede daha az nefes olursa daha uzun yaşarmışsın.
Bu öğretiler bunun kanıtı olarak da fil ve köpek örneğini göstermişler hep:
Fil uzun yaşar, çünkü nefesi yavaştır.
Köpek kısa yaşar, çünkü nefesi hızlıdır diye...
Paylaş