Paylaş
Bir gazlı içecek markasının (bu tarz “yabancı bir cisim yaklaşıyor” tadındaki tanımlamaları seviyorum) reklamında oynamışlar.
Sahilde, müzikal tadında (Batı Yakasının Hikayesi filan) birbirleriyle flört edip şarkı söylüyorlar.
Yanlarına aldıkları genç kız-oğlan gruplarıyla beraber.
Ama nasıl olmamış, nasıl da uyuşmamışlar.
Melankolik, yaralı aşk şarkılarının güçlü kadını olan Sıla’ya bu reklamdaki cilveli şezlong kadını hali hiç gitmemiş.
Her daim ağır abi bakışlı, maço ama romantik tavırlı rollerin adamı olan Özcan Deniz’e de aynı şekilde:
18’lik delikanlı havası ve o havaların flört koreografisi üzerinde eğreti durmuş.
Kısacası, iki ünlü karizmalarını bir güzel harcamış reklam filmi uğruna.
Bir garip uyarı levhası
Arda Turan, L-Manyak Dergisi’ne upuzun (10 sayfalık) bir röportaj vermiş.
Instagram’ından bu işin duyurusunu yaparken de şöyle kibarca ve en az röportaj kadar uzun bir uyarıda bulunmuş:
“Bu röportajı okuyacak ve röportaj hakkında fikir beyan edeceklerden özel ricam, bu röportajın bir paragrafını okuyup yorum yapmaları değil; bu röportajın tamamını okuduktan sonra hakkımda yorum yapmalarıdır.”
Röportajın içinden cımbızlanacak başlıkların yarattığı algıdan da sorumlu olmadığını belirtmiş Arda Turan.
Bitmiyor...
Bir de röportajcıdan, ses kaydındaki konuşmaların kesintiye uğramadan yayınlanmasını özellikle istemiş.
Daha bu uyarıları okurken yoruldum!
Ve yorgun argın şunları maddeledim:
*Bu kibar uyarı nedense bana otobüslerdeki, uçaklardaki şu anonsu çağrıştırdı: “Sayın yolcularımız lütfen arkalara doğru ilerleyiniz, geçişleri engellemeyiniz.”
*Yurtdışındaki hangi ünlü röportajı yayınlanınca “Röportajım hakkında yorum yapacaklara genel uyarı” levhası asıyor acaba sosyal medyasına?
*Ayrıca bir röportajın iki cümlesine bakarak da pekala yorum yapılabilir. Ve o yoruma şöyle bir not düşülebilir: Söylediği şu cümlelerden yola çıkarak...
*Dahası: Tüm röportajı okuduktan sonra insanın yorum yapacak hali kalmayabilir.
*Dahası-2: Röportajcı ses kaydındaki herrrr konuşmayı aktarmak zorunda değil. Çünkü insan konuşurken bazı kelimeleri çok sık tekrar edebilir. Bu da okurken okuyucuyu sıkabilir, boğabilir. Editörlük denen iş burada devreye girer..
Buralar bir zamanlar dutluktu’ turu
Üçüncü köprünün yapıldığı Garipçe Köyü tarafına ilk kez gittim.
Köprü inşaatının etrafında yer alan yerlerde dolaştım.
Kuzey Otoyolu’nun güzelim ormanı yarıp geçen inşaatına baktım.
Garipçe’nin en tepe noktasına çıkıp iki ayağı birden yükselmiş köprüyü ve o sırada denizde yalpalayarak seyreden rengarenk takaları fotoğrafladım.
Sonra aşağı inip deniz kıyısındaki restoranda rakı filan içmek istedim, ama oradaki hiçbir restoranda içki izni olmadığını öğrenip kalktım.
Yani: Bir beş yıl sonra filan, “Buralar bir zamanlar dutluktu yavrucum” denilecek yerlere hüzünlü bir tur yaptım.
Oralar değişmeden bir hafta sonu gidip bakın derim.
Paylaş