Paylaş
İstanbul’da yaşayan Güney Koreli Seogu Lee’nin bu hali hafta sonunun en acı ve unutulmaz fotoğraflarından biriydi.
Gözümün önünden gitmek bilmedi.
Ne yaptık biz ona? Neden bu kadar ağlattık?
Lee bir yıl önce Tophane’ye inen bir caddede küçük bir plakçı açmış. Az bulunan plakları satmak üzere...
Çünkü zevki bu, dünyası bu. İnsanlarla paylaşmak istemiş.
Onu anlayan insanlara da kısa sürede ulaşmış.
Öyle ki Radiohead’in yeni albümü için dünya çapında düzenlenen ve Periscope üzerinden yayınlanacak etkinlik için
Türkiye’den onun dükkanı seçilmiş.
Ve etkinlik akşamı, topu topu 30 kişinin olduğu o dükkanı bastık biz.
İçki içiyorsunuz diyerek, Ramazan’da böyle şey olur mu diyerek...
Kader işte, sonrasını tüm dünya alem canlı yayında gördü işte.
“Biz” deyip duruyorum, çünkü olayı dışarıdan izleyen bir yabancı “onlar ve diğerleri” diye bizi ayırmaz ki, direkt “İstanbul’da küçük bir plakçıyı basmışlar, çok hoşgörüsüz bu Türkler” der geçer.
Vah vahlanmayı sevmem ama gerçekten yazık bize...
Yazık bu vasatlığa cesaret verenlere...
Şehzade Arda Turan
Onun da sinirlerini bozduk.
Milli maç sırasında sürekli ıslıklayıp protesto ettik.
Buna karşılık İspanyollar ona sahip çıktı. Bayağı şaka gibi...
Ya aşırı seviyor ya da aniden aşırı nefret ediyoruz. Ortamız yok.
Ayrıca çok fazla para kazanan ve çok fazla gezip tozana tahammül sıfır.
İlk düşüşte bunlarla vuruyoruz.
Arda’yı da reklam filmleriyle vurdular.
Bir anda göze battı o reklam filmleri, kazandığı paralar...
Dün Hürriyet Spor’da ayrıntılı bir şekilde vardı, meğer çok öncesinden Terim’in ego duvarına da çarpmış Arda.
Aralarına soğuk çöl rüzgarları girmiş.
Bir tür Kanuni Sultan Süleyman ve Şehzade Mustafa gibi...
Şehzade boynuna geçirilen iple boğulurken bulur ya kendini.
Çünkü bu toprakların zalim şiarı budur:
Güç için yaşamak...
Umarım Arda ipinin çekilmesine izin vermez.
Sevgilisinin android’ini yapan sanatçı
Şimdi bizim ellerin tüm kısırdöngüsünü bir yana bırakın.
Size çok acayip bir şeyden bahsedeceğim.
Londra’da yaşayan Goshka Macuga adlı Polonyalı sanatçının android’inden!
Macuga’nın Milano’daki Fondazione Prada’da sergilenen android’ini son gününde yakaladım.
Çünkü ertesi gün sergi bitiyordu.
Saçı, sakalı, büyük kahverengi gözleri ve hatta cildindeki küçük lekeleriyle bedeninin üst kısmı tıpkı bir insan olan bu android aynı zamanda konuşuyor ve kollarını hareket ettirebiliyordu.
Sesi elbette ona değildi. Bazen dudaklarının hareketiyle kelimeler de uyuşmuyordu.
Ama ne önemi var?
Sonuçta bu android fena halde gerçek duruyordu. Bağlı olduğu kabloları görmezden gelirsen fazlasıyla insandı!
Böyle hissettirmesinin bir sebebi olmalı diye düşünürken sergiyi gezdiren rehber Paula ince ayrıntıyı verdi:
“Bayan Macuga, Filistinli sevgilisini örnek alarak yapmış bu android’i.
Kendisi söylemişti. Sevgilisinin aynısıymış.”
Demek bu yüzdenmiş dedim, aşkla yapıldığı için çok gerçek hissettiriyormuş bu android!
NOT-1: Macuga’nın android’i dakikalarca insanlık, evrim, yaratıcı ve tarih üzerine konuşuyor.
Bir tür, android’in gözünden insanlığı dinliyorsunuz. Çok şahane bir deneyimdi.
NOT-2: Birkaç serginin bir arada olduğu Fondazione Prada’nın bir de ünlü yönetmen Wes Anderson tarafından dizayn edilmiş meşhur bir mekanı var: Bar Luce.
Mutlaka görülmesi ve birkaç dakika nefeslenip tatlılarından yenilmesi gereken şahane bir yer.
NOT-3: Milano’daki Erkek Moda Haftası’na dair izlenimler ise çarşambaya...
Paylaş