Paylaş
İlişkiden ilişkiye hiç ara vermeden koşmak mı yoksa âşık olduğun, tam anlamıyla içine sinen o ilişkiyi beklemek mi?
Hangisi doğru?
Ya da hangisi, kime göre neye göre doğru ya da yanlış?
Gözlemim şu:
Kadınlar da erkekler de ilişkiden ilişkiye koşanları eleştirse de aslında bu kategorideki insanlara gizliden gizliye özeniyor.
“Nasıl yapıyor anlamıyorum; daha iki hafta önce eskisi için ağlıyor, yanıp tutuşuyordu. Şimdi yenisini buldu ve çok mutlu” deniliyor mesela.
Hemen ardından şu gol kaleye gönderilerek:
“Gerçek aşk değil ki bu.”
Peki etiketinde gerçek aşk denilen şey nasıl bir şey?
Yine gözlemim şu:
◊ Gerçek aşk yıllarca beklenir.
◊ Gerçek aşk/ilişki beklenirken aşırı titiz ve seçici davranıldığı için arada resmi geçit yapan adaylara pek yüz verilmez.
◊ Bir süre sonra yalnızlığa alışılır. “Böyle iyiyim” cümlesi ağza yerleşir.
◊ Ve aslında gerçek aşkı bekleyeyim derken insan farkında olmadan kendisine âşık olur ve evrene saydırır: “Ruh ikizi filan yok, safsata bunlar.”
İLİŞKİ CANAVARI NE YAPAR
Peki o esnada, o sokak tabiriyle “hiç boş kalmayan” ilişki canavarı ne yapar?
◊ Kendisini azıcık beğenen ama hiç uyuşmayacağını içten içe bildiği, hissettiği kişiyle dahi hemen bir ilişki başlatır.
◊ Bunda başarılı da olur. Karşı taraf bile bu ilişkiye inanır, sürdürür.
◊ Sonra arızalar başlayınca hemen yeni birisi bulunur. Nereden?
Bu kısmı İnsan Kaynakları gibi düşünün. Daha önce flört için başvurmuşların dosyaları tek tek açılır. Aradan şanslı olan birilerine mesaj atılır ve sonra yeni bir ilişkiye yelken açış...
ORTASI VAR MI
Dediğim gibi hangisi doğru hangisi yanlış, bilmiyorum. Bu işin bir ortası var mı, onu da...
Ama anladığım o ki, her iki taraf da birbirine farklı açılardan hayran. Durmadan ilişki yaşayanlar diğer tarafın yalnızlıktan korkmayışına...
Gerçek aşk, ruh ikizi, o beklenen şahane ilişki derken yıllarca yalnız kalmayı göze almış olanlar ise ilişkiden ilişkiye koşanların hiç yıpranmayıp aksine her dem taze ve heyecanlı görünmeyi başarmalarına...
Barış Arduç’un kıvırcık imajı
◊ Çok bohem olmuş.
◊ Çok serseri olmuş.
◊ Çok “Motosikletle güneye gitme” havasında olmuş.
◊ Çok “Kurumsal hayatı bıraktım, şarap bağları işine girdim” dağınıklığında olmuş.
◊ Kısacası: Saçlarının o dümdüz halinin verdiği güneydeki istikrarlı mavi panjurlu romantik pansiyon havasından sıyrılmış Arduç. Etnik bohem tarzda, asi bir butik otele dönüşmüş: Çapkın, maceraperest, kendine aşırı güvenen...
Hafta sonu sosyalleşmelerimden notlar
◊ MÜŞTERİLER GARİP OLMUŞ
Mekanlardaki servis elemanlarıyla arada konuşuyorum.
Hepsinin söylediği ortak bir cümle var: “Abi, müşteriler bir garip olmuş.”
“Ne açıdan garip?” dediğimde yanıt şu oluyor:
“Herkes aşırı sakin ve dingin. Bu çok garip değil mi?”
◊ SADECE 98 KİŞİ
Bebeköy’deki Backyard’ın girişine “98 kişi” diye bir ibare konulmuş.
Ben sandım ki, içeride 98 kişi var, benimle beraber 99 olacak. Öyle değilmiş.
98 kişiyi aşmadıklarını söylemeye çalışıyorlarmış. Başka hiçbir mekanda görmediğim bir şey bu.
Aslında olması gereken buymuş. Genelgede filan varmış.
Ama düşünsenize, 99. kişi olarak kapıya geliyorsunuz ve içerden birileri kalkana kadar mekana giremiyorsunuz.
Gerçekten bu uygulanabilirse, bravo.
Paylaş