Belki haberini okumuşsunuzdur. Emirates, Dubai-New York seferini yapan iki katlı A380 Airbus uçağında duş alma olanağı sağlıyor yolcularına.
Tabii ki uçağın tüm yolcularına değil. Sadece 10 bin doları gözden çıkaran 14 tanesine.
Aslında "duş alma" olayı işin köpürtülen kısmı. Bu 14 yolcuya uçakta "oda" veriliyor. Otel gibi. Sözkonusu odalarda mini bar, çalışma masası, bilgisayar, televizyon, müzik seti ve tabii duş da bulunuyor.
Singapur Havayolları A380 Airbus’larda iki kişilik oda yaptırmıştı.
Şimdi Emirates bir adım öne geçip tek kişilik oda devrini başlattı.
Kuşkusuz bunun da bir adım önüne geçilecek.
Çünkü havayolu şirketlerinin asıl geliri ekonomide tıngır mıngır uçanlar değil, business’da uçanlar.
Bunu da ben değil istatistikler söylüyor: Uçak müşterilerinin yüzde 20’sini oluşturan business yolcularından kazanılan para, tüm uçaktan kazanılanın yüzde 80’ine eşit! Hal böyle olunca havayolu şirketleri business yolcularını cezbedecek ilk başta inanılmaz gibi görünen yatırımlar yapmaktan kaçınmıyorlar.
Bu uğurda, uyku problemi yaşanmaması için vücut saatini ayarlayan özel ışık sistemi kurduran da var, 180 derece yatan koltuklarda otomatik masaj servisi veren deÖ
Yani "class" savaşlarında "duş"tan daha ötesine de tanık olacağız. Çünkü esas ekonomi orada...
Uçak korkusu
Tam da bu yazıyı yazmadan önce bir arkadaşım ilginç bir itirafta bulundu: "Uçak korkumun nedenini buldum! Meğer uçakla yaptığım seyahatleri haketmediğimi düşündüğüm için uçaktan korkuyormuşum."
Ne zaman ki "hakettiğini", yani parasını çar çur etmediğini düşünmeye başlamış, o zaman uçaktan keyif almaya ve korkmamaya başlamış.
İniş ve kalkışlarda hala geriliyor tabii.
O anda da iPod’undaki müziği son ses açıyor ve kendini müzikle oyalıyor.
Başka bir arkadaşım da uçak havadayken durmadan sallanmasını hoş bulmuyor. Aslında sallanması bir şey değil. Bir kere ona Ankara- İstanbul seferis sırasında yaşadığım türbülansı anlatmıştım, hemen beni susturmuştu, "Yeter, duymak istemiyorum" diye. Haklıydı aslında.
Ama meşhur sigara bıraktırıcı adam Allen Carr, "Uçak Korkusuna Son" kitabında şöyle diyor ve o da bu konuda haklı: "Nasıl otomobilde giderken yoldaki çukurlara girip çıktığımızda araba sarsılır. Uçak da havada giderken hava akımlarıyla, yani çukurlarla karşılaşır. Ve sarsılması kaçınılmazdır".
İzlemek lazım
Hikayesi gerçek bir olaydan alınan Belçika filmi "BenX"i...
Hem yönetmen Nic Balthazar’ın hem de başroldeki Greg Timmermans’ın ilk uzun metraj deneyimiymiş "BenX". Bu bilgi önemli, çünkü hem film çarpıcı hem de Greg’in oyunu.
Peki filmin konusu ne mi?
Kısaca şunlar: En bela dönem olan ergenlik, farklı olmanın/genel geçere uyum sağlamak zorunda kalmanın sancısı ve bilgisayar oyunları. Üçü birarada yani. Fazla ayrıntıya gerek yok.
Gemi seyahatinde ne yapmalı
Bugün ulaşımdan, seyahatten açıldı mevzu. Bari böyle de bitireyim.
Ama uçaklardan değil, gemilerden bahsedeceğim. Gemi seyahatinin püf noktalarından. Belki cruise’la ülke ülke tura çıkmak isteyen vardır.
Onlara rehber olsun. Ben dört-beş yıl önce yapmıştım.
İşte cruise turlarına dair altın öğütler:
n Bu turlara katılanlar genelde sıkıcıdır. Ya yaşını başını almış çiftler vardır ya da balayına çıkmış olanlar. Gemide en çok eğlenenler aslında personeldir. Ama personelin eğlendiği diskoya da yolcuları almazlar.
n Hem gemide hem de demirlediğiniz limanlarda yiyip içtiklerinize dikkat etmenizde fayda var. Hatırlıyorum, bir keresinde zehirlenmiştim. Yerlerde sürünmüştüm adeta.
n Geminin en üst katında güneşlenmeyin. Hele tam gemi bulunduğu limandan ayrılırken! Birden o korkunç düdük sesi çalıyor ve siz bu düdüğü İsrafil’in kıyamet düdüğü sanıp "Oh My god!" oluyorsunuz, korkunç.
n Hiç kara görmeden gittiğiniz bir 48 saat mutlaka olacaktır. İşte o an yolculuktaki en zevkli andır.
n Seyahatin ilk günü bir tatbikat mutlaka yaparlar. Acil durumlarda ne yapılması gerektiğine ilişkin. Katılmanızda fayda var. Ben o zaman kaçmıştım tatbikattan. Valla pişmanım, eğlenceli olabilirdi.
n Kamara çok önemli. Eğer klostrofobiniz varsa, büyük kamara isteyin. Daracık kamarada içiniz bunalabilir.