Paylaş
Seni sevmekten asla vazgeçemem...
Önceki gün Nişantaşı City Life sinemasında seyrettiğim festival filmi “Sevgililer”de sürekli tekrarlanan bir şarkının nakaratıydı bu iki cümle.
Önce filmin başında Fransızlar’ın yeni dönem yetenekli oyuncularından Ludivine Sagnier söyledi şarkıyı.
Sonra da filmin sonlarında yıllanmış şarap Catherine Deneuve.
Evet, film zaman zaman müzikal gibiydi. Ama tamamen değil.
Zaman zaman romantik komedi tadındaydı.
Ama tamamen ve asla Amerikan işi pembe tablo değil.
Ne türde bir film olduğu bir yana, “Sevgililer”in en güzel, en hafızalara kazınası polemiği şuydu işte:
Seni ne olursa olsun seven sürekli yanında duran kişi mi sevgilindir?
Yoksa seni sürekli terk eden, bir gün çok aşık bir gün tam aksi davranan, hatta belki seni o kadar da çok sevdiğinden emin olamadığın kişi mi?
Bu şahane Fransız filmi diyor ki aslında, “Birinden birini seçmene gerek yok, aslında her ikisi de senin sevgilindir. Sen istesen de istemesen de.”
Evet biraz kafa karıştırıcı/kural bozucu...
Biraz da aldatma denen o şeye başka bir bakış açısı...
Festival filmi dediğin de tam böyle olmalı ama: Film bittikten sonra en az bir saat üzerine konuşabilmeli, hatta kendi hayatından karşılıklı örnekler verip polemik kahveleri içebilmelisin arkadaşınla...
O yüzden derim ki; bu pazara kadar devam ediyor 31. İstanbul Film Festivali. Filmlerden birine mutlaka gidin, iyi geliyor.
Nişantaşılı festival kitlesi ve Emek’sizlik
City’s alışveriş merkezi içindeki sinema salonlarından birinin festivale dahil olmasıyla alışık olmadığımız bir festival kitlesi akın etmiş sinemaya:
60 yaş ve üstü hanımefendiler, beyefendiler...
Hepsi de nasıl şık ve hoş giyinerek geliyorlar filmlere, anlatamam.
Sanırsınız balodalar.
Ve bazı 60’lık hanımefendiler nasıl da şaşırtıcı derecede (fazla) estetikli, onu da hiç anlatmayayım en iyisi.
Esas anlatacağım ise şu: Beyoğlu’nda sadece Atlas, Fitaş 1 ve 4 ile Beyoğlu sinemalarında gösteriliyor festival filmleri.
Onlar da yeterli değil bence. Böyle büyük bir festival için seyirci kapasitesi daha geniş salonlar olmalı.
Bildiğiniz üzere Emek yine yok, yine yok.
Ve nasıl eksikliği hissediliyor.
Nasıl da canı insanın o büyük perdede izlemek istiyor bazı filmleri.
Bu da anlatılmaz yaşanırdı.
Nitekim bir dönem yaşadık
ve saygısızca bitti o dönem
ne yazık ki...
Meral Okay’ın ardından neler öğrendik
- Her daim şov dünyasının göbeğinde yer almış/çalışmış bir insanın hem işinde çok başarılı hem de çok iyi insan olarak anılmasının bir mucizeden çok basbayağı gerçek bir şey olduğunu...
- “Twitter’da ünlüler Meral Okay için ne dedi” haberlerinin ne kadar gereksiz olduğunu... Çünkü o anda Meral Okay’ı gerçekten tanıyan/tanımış insanların ne dediğine, neler söylediğine ihtiyacımız vardı. Onunla hiç alakası olmamış birkaç B tipi ünlünün ne söylediği hiç de umurumuzda değildi.
- Bir röportajında Yaman Okay’a ve aşka dair söylediklerinden yola çıkarak aşk denen şeyi asla ikinci plana atmamamız, tam tersine vakit varken balıklama içine dalmamız gerektiğini...
Bakınız Meral Okay’ın ölümüyle hatırladığımız o cümlelerinden birkaçı:
“Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi benliğini ezmeden ‘biz’ olabilme halidir... İnsan egosu denetlenmesi en güç olan şeydir.
Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden atlayabilirsiniz...
Öyle kadınlar ve erkekler tanıyorum. Risk almıyorlar.
Aşk emniyetli bir şey değildir. Emniyetli olan sevgidir. Aşk ehlileşmez, sakinleşemez. Öyle olursa akraba olursunuz.”
Paylaş