Paylaş
YARI ÇIPLAK MI DEĞİL Mİ
Didem Soydan Instagram’ında yayınladığı iç çamaşırlı pozuna “yarı çıplak” değerlendirmesi yapanlara kızmış:
“Yarı çıplaktan kasıt ne? Ben modelim, işim bu. O fotoğrafta çıplak değilim, iç çamaşırlarım var.”
E doğruya doğru.
Didem’in işi bu. İster mayoyla poz koyar, ister iç çamaşırıyla.
Garip bir durum yok.
Ama fotoğraf yarı çıplak mı? Öyle.
Böyle yorumlayanlara da kızmasın bence Didem.
SİYASETTE ‘AJANS’ DİLİ
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, “Taksici esnafı kendini check etmeli” dediğinden beri şaşkınız. Taksicileri eleştirdiğinden dolayı değil, “check etmeli” şeklindeki Türkçe-İngilizce karışık kullanımından dolayı.
Malum, İngilizce takviyeli Türkçe fiil çekimli bu kalıplar çok sık kullanılıyor.
Özellikle ajans çalışanları tarafından. Siyasete ajans dili sirayet etti sonucuna varıp bir sonraki demeci şu şekilde beklemek en doğal hakkımız:
“Taksiciler bu işi handle edemedi.”
“SENİ VURSAM HAKSIZ MIYIM?”
Haftanın flaş cümlesi şuydu:
“Şimdi ben seni vursam haklı mıyım haksız mıyım?”
Bu cümleyi Uber aracının şoförünü durdurup tehdit eden taksici söylemiş.
Videosu zaten her yerdeydi.
Uber şoförünün taksiciye yanıtı ise ne durumda olduğumuzun acı bir kanıtı gibi: “Beni vurursanız cezası yok mu?”
Neresinden baksanız “Testere” serisi kadar ürkütücü bir diyalog.
Daha korkunç olanı bu tehditlerin “yeni normal” haline gelmesi.
BİRİ ÇITLATSIN
Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Faruk Aşıcıoğlu, Meclis’e yaptığı sunumda Madonna’nın isminin bir uyuşturucu maddesine benzediğini söyleyip şöyle demiş: Madonna’nın albümü Türkiye’ye sokulmamalı!
Güler misin kahkaha mı atarsın?
Albüm ülkeye sokulmasın derken CD devri kastediliyor galiba.
Dijital dönemde yaşadığımızı ve bu yasak teklifinin imkansızlığını biri n’olur müdür beye çıtlatsın.
Ayrıca uyuşturucu maddesi ismi benzerliğinden daha büyük hadise şu:
Madonna’nın “Illuminati” diye şarkısı var.
Asıl subliminal topraklar o şarkıda.
Üç kanaldan teklif alan Nihat Doğanlar
Nihat Doğan “Survivor”dan elendikten sonra bir adet Ulusa Sesleniş konuşması yapmış.
Pek şefkatli, pek koruyup kollayıcı bir politikacı üslubuyla başlıyor konuşmasına: “Kardeşlerim...”
Ardından “Yarım kalan bir roman” diye romantikleştirdiği “Survivor”da kendisine oy gönderenlere teşekkür ediyor.
Ama o şefkatli tutum bir anda bitiyor ve şahane bir kibir devreye giriyor:
“Elendiğim için sevinen bazıları var. Hiç merak etmeyin biz her zaman kazananız. Elendiğimizin üçüncü gününde üç televizyon kanalından program teklifi aldık.” Nihat Doğan’ın bahsettiği “biz” kim ola ki?
Ayrıca televizyon programı teklifi alan Nihat Doğan ve alter egoları mı?
Neden o kısım çoğul?
Yoksa Nihat Doğan, meşhur “Dövüş Kulübü” filminden çok mu etkilendi zamanında?
Cenazede video çekmek
Mina Başaran’ın Göktürk Mezarlığı’nda toprağa defnedildiği sırada oradaydım.
Herkes sessiz ve hüzünlüydü. Katılanlar arasında birbiriyle konuşan yoktu.
Cenazeye saygı vardı.
Genelde böyle ortamlarda bile sosyalleşmeye çalışılır ya, öyle bir şey yaşanmadı.
Batan tek bir şey vardı:
O da defin işlemini ve cenazeye gelenleri cep telefonuyla çeken biri.
Bence en az Mina Başaran’ın Instagram hesabına vicdansız yorumlar yazanlar kadar uygunsuz bir davranıştı.
Kuzey ülkeleri mutluluk işini bilmiyor
2018 Dünya Mutluluk Raporu açıklanmış. Listenin ilk dört sırasında tabii ki kuzey ülkeleri başı çekiyor:
Finlandiya, Norveç, Danimarka, İzlanda.
Hayır, insan sıkıntıdan patlar o ülkelerde.
Neyle mutlu oluyorlar ki?
Doğru dürüst gündem bile değişmiyor.
Oysa bizde öyle mi?
Dakikada bir gündem patlayıp çatlıyor; heyecan hep tavan, duygular hep gelgit.
Buna rağmen bizi kalkıp listenin 74’üncü sırasına koymuşlar iyi mi!
Üstelik geçen yıla göre beş basamak daha gerilemişiz.
Bence hiç moralimizi bozmayalım. Böyle iyiyiz, mutluyuz.
Bu kuzey ülkeleri mutluluğu aşırı huzurla karıştırıyor.
Oysa bir bilseler, asıl mutluluk tam aksi şeylerde...
Paylaş