Paylaş
Ne zaman ki kötü bir olaya üzülürken “Ama...” diye başlayan cümleler kurulmaz...
Ne zaman ki ölümlerin ardından “Şu taraftan da ölü var” denilmez...
Ne zaman ki her kesimden/yaştan insan sokağa çıkıp sessiz bir şekilde “Yeter artık” isyanını korkmadan dile getirebilir...
İşte o zaman güzel günler görebiliriz.
Yoksa zor.
Çünkü gerçek anlamda üzülmeyi unuttuk.
“Yüreğimiz yanıyor” adlı nefis cümleyi gerçekten dibine kadar yaşamayı...
Çünkü üzülmek iyileştirir, birleştirir.
Bizim sadece moralimiz bozuluyor sanki.
Bu yüzden tam anlamıyla birlik olamıyoruz, hiç kendimizi kandırmayalım.
Herkes olaya anında kendi penceresinden bakıp “Bundan sonra ne olur?” diye sayıklamaya başlıyor...
Üstelik daha yaşanan ölümlerin ardından bir-iki saat dahi geçmeden...
Ankara’daki patlamadan sonra yine olan buydu.
Dijle Deli’nin son neşeli selfie’si
Üniversite öğrencisi Dijle Deli, İstanbul’dan Ankara’ya giden trende bu selfie’yi çekmiş.
Barış yürüyüşüne katılacak diğer arkadaşlarıyla birlikte.
O kadar hayat dolu ve neşeli bir fotoğraf ki...
Baktıkça hâlâ inanamıyorum, fotoğrafı çeken Dijle’nin birkaç saat sonra hayatını kaybettiğine...
Ah Ankara ah!
Olay yeri Ankara olunca ister istemez öğrencilik zamanlarım da canlandı gözümde.
O tren garının önünden kaç kere geçtiğimi...
Batıkent’e gitmek için bindiğim iki katlı otobüsleri...
Cebeci’yi... Kurtuluş’u... Sıhhıye’yi... Küçükesat’ı... Yüksel Caddesi’ni... Konur Sokak’ı... Ayrancı’yı...
Ve tabii Sakarya’yı, Kızılay’ı...
Hepsi film şeridi gibi geçti gitti gözümün önünden.
Kim ne derse desin Ankara güzeldir dedim içimden, Ankara güzeldir.
Çünkü Ankara’da kaliteli muhabbet edilir.
Hem de saatlerce.
İstanbul’daki gibi “Haftaya görüşelim, bi kahve içelim” sözü lafta kalmaz, gerçeğe dönüşür.
Yani (şimdi dede gibi konuşacağım ama) benim zamanımda öyleydi en azından...
Paylaş