Paylaş
Göz önündeki popüler çiftlere kızmayın.
Aynı şeyi yapmak sizin de içinizden geçiyordur ya da içinizden geçmesi ne kelime, pekala yapıyorsunuzdur.
Engelleme, yani yok sayma eyleminden bahsediyorum.
Sevgilinizle kavga ettiniz ya da eşinizden kötü ayrıldınız diyelim.
İlk akla gelen şey bu değil mi? Engellemek!
Keza yakın çevrenizden de sık sık, “Bana ulaşamasın diye onu her yerden engelledim” cümlesini duymuyor musunuz?
Ve buna alışmıyor musunuz?
En son mesela popüler bir çift, İrem Derici ve Rıza Esendemir birbirlerini takip etmeyi bırakmış.
Hatta İrem Derici en fena engellemeyi yapmış, Instagram’da eşiyle olan fotoğraflarını da silmiş!
Sanki fotoğrafları silince yaşadıklarını anında unutabilecekmiş gibi.
BİR DİZİ NASİHATİM VAR!
Bu işi çocuk oyuncağına çevirenlere bir dizi nasihatim var.
Ama gerçekten bir dizi, Black Mirror dizisi!
Teknolojinin ilerlemesiyle insanların başına neler gelebileceğini her seferinde çarpıcı bir şekilde ortaya koymayı başaran bir dizi Black Mirror.
Teması aynı ama her bölümünde ayrı bir hikaye işleniyor.
Dolayısıyla oyuncular da o bölüme özel oluyor.
İngiliz Channel 4 kanalında yayınlanan bu dizinin White Christmas adında bir bölümü var.
Tüm bu engelleme mevzuları nedeniyle o bölüm yeniden aklıma düştü!
ARTIK BEYAZ BİR SİLUETSİN SEVGİLİM!
Biz şimdilik sadece artık ilişki kurmak istemediğimiz insanları sosyal medyadan engelliyoruz ya.
Black Mirror’ın tarif ettiği kurgu gelecekte görüyoruz ki, artık engelleme olayı sadece sosyal medya hesaplarıyla sınırlı filan değil.
Sevgilinizle kavga mı ettiniz?
Hemen bir düğmeye basarak onu blokluyorsunuz!
Blokladığınız andan itibaren artık onu duymuyor, dahası görmüyorsunuz da!
Karşınızda beyaz bir siluet olarak hareket ediyor sadece. Aynı şekilde o da sizi öyle görüyor:
Beyaz, sessiz bir siluet.
Siz engellemeyi kaldırana kadar da birbirinize öyle görünmeye devam ediyorsunuz!
Tüm bunları da gözlere yerleştirilen bir çiple hallediyorsunuz.
Kulağa çılgınca ve fantastik geliyor değil mi?
Bir o kadar da acımasız ve sert.
Ama bir on yıl önce hepimize “Sosyal medya kanallarından engelleme” diye bir şeyden bahsetseler, herhalde o zaman da aynı şeyi düşünebilirdik.
Ne kadar fantastik, “olur mu öyle şey?” diye.
Ama oluyor işte. Yavaş yavaş.
Demem o ki, Black Mirror’ın bahsettiğim bölümünü ne yapıp edip izleyin.
İzledikten sonra insan kalakalıyor. İçi ürperiyor.
Hem o bölümde Mad Man’den tanıdık Jon Hamm başrolde.
O da işin tuzu biberi, ekstra hoşluğu.
Pazarlık notlar
*BENZEMİYOR MU?
Kardeşim Benim filminin konusu Cem Yılmaz ve Mazhar Alanson’un oynadığı Her Şey Çok Güzel Olacak filminin konusunu anımsatıyor mu?
Orada da iki küs kardeş vardı.
Ve ne tesadüf o filmde de “Gel gidelim güneylere” diyen bir şarkı vardı.
Kardeşim Benim filminde de Mor ve Ötesi’nin Güneye Giderken şarkısı kullanılmış.
*BAŞTAN ÇIKARMANIN YÜZDE DOKSANI...
Black Mirror dizisinden pazarlık bir alıntı yapayım.
Jon Hamm’in canlandırdığı karakter diyor ki:
“Baştan çıkarmanın yüzde doksanı karşındakini dinlemektir.
İnsanlar duyulmak ister.
Sanki dünyanın geri kalanını ortadan kaldırmış ve sadece ona odaklanmışsın gibi.”
Gerçekten öyle midir?
Birini sadece gözlerinle değil, kalbinle dinleyince (saçmalasa dahi) iş bitiyor mu?
Emin miyiz?
Ben emin olamadım da...
*SEZEN NE DEDİ ADAM NE YAPTI?
Dinlemek deyince aklıma geldi.
Size de oluyor mu bilmem, ama artık kimse kimseyi gerçek anlamda dinlemiyor.
Bunun en çarpıcı örneğini en son Sezen Aksu konserinde yaşadık.
Dinleyicilerden biri, “Sezen seninle fotoğraf çektirmek istiyorum nolur” diye bağırdı.
Sezen, “Fotoğrafı napıcan boşver, gel muhabbet edelim” dedi ve bu fotoğraf meselesinin saçmalıklarını sıraladı.
Karşıdaki ne yaptı dersiniz?
Sahnenin önüne kendini attı ve Sezen’i fon yaparak fotoğrafı çektirdi.
Gerçekten tuhaftı.
Paylaş