Paylaş
* MESAJ... Beren Saat’in HDP minibüsü kullanan şoförün yakılmasıyla ilgili mesajı çok konuşuldu.
Ünlü oyuncu, ağır eleştiriler ya da başka nedenlerden dolayı (orası kara delik) mesajını bir süre sonra kaldırdı ama akıllarda şu kaldı sonuçta:
Beren Saat son aylarda kadın hakları ve siyasi konularda öyle güçlü çıkışlar yapıyor ki; gün gelip bir yapımcının “Seninle çalışamayız, talimat geldi” diyebilecek olmasına, kısaca dizi/şöhret aleminin kaypak zeminine hiç aldırmıyor.
Dolayısıyla Beren Saat’in kafasına göre yaptığı bu çıkışlarını, hesap kitap yapmadan düşündüğünü söyleme tavrını “Helal” diye karşılamak gerekiyor.
* KLİP... Siyasetten sıyrılmak bugünlerde ne mümkün! Bakınız İngiliz rock grubu Muse’un son klibi Defector.
Ucu siyasete ve tabii bize dokunuyor. Çünkü birçok siyasi liderle beraber Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da görüntüsü klipte yer alıyor.
O görüntülerin hemen üstüne ise bir gülle patlatılıyor.
Ve ardından şarkının sözleri sökün ediyor, “Beynimi yıkayamazsın, beni kontrol edemezsin” filan diyerek...
Muse’un klibi bizde yasaklanır mı dersiniz?
* ÖDÜL... Ödül töreni sezonundayız. Ünlüler törenden törene koşuyor. En sevdikleri de üniversitelerin ödül töreni. Hepsine koşa koşa, seve seve gidiyorlar.
Üniversiteler de az değil. Misal: Törene gelmeyen ünlü olursa hemen ödülü törene gelme ihtimali olan öteki ünlüye kaydırıveriyorlar. Böyle abuk işler...
Geçen hafta da Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül töreni vardı. Tam 93 ödül dağıtılmış törende! Rakamı görünce insanın gözü yuvalarından fırlıyor.
O kadar ödül alacak insan varmış demek ki...
Ah Ayşegül! Güzel ve matrak kadın...
Tempo Dergisi’nde artık her ay bir ünlü ağırlıyorum. Ağırlama derken sadece yiyip içmiyoruz tabii.
Ben ona soruyorum o bana. Merak edileni, edilmeyeni...
O an nasıl hissediyorsak, nasıl bir akıştaysak artık.
Haziranın ilk konuğu Ayşegül Aldinç’ti.
Malum, Ayşegül geçtiğimiz günlerde Bir Tek Gördüğüm adlı bir single yayınladı. Ayşegül bu single’ı sonbaharda yayınlanacak yeni albümle taçlandıracak ve bu albümde ünlü bestecilerin sıfır kilometre eserlerini onlarla birlikte söyleyecek.
Bu besteciler arasında Göksel, Kenan Doğulu, Eflatun, Harun Tekin gibi isimler yer alıyor.
Göksel ve Kenan Doğulu henüz besteleri hazırlamamış. Yakında tamamlıyorlarmış.
Harun Tekin ise ters köşe yapıp elektronik tarzda bir beste yapmış Aldinç’e...
Ayşegül’le olan muhabbetimizden bir kuple aktarmadan da geçmeyeyim. “Devamı bu ayki Tempo’da” diyerek...
“BİR DİZİDE OYNAYINCA...”
* Şarkı söyleme fırsatlarını hiç es geçmeyip her sahnede yer almaktan hoşlanan bir sanatçı modeli var. Bayılıyorum onlara, hoşuma gidiyor. Ben çok öyle değilim. Ama müzik hayatımın en önemli bölümünü kapsıyor.
Müzik dinlemeden geçen bir anım yok gibi. Söylemeye gelince; işim olduğu zaman ancak. Sık aralıklarla albüm yapmama meselesine gelecek olursak, aynı anda bir sürü işe saldırmak bana iyi bir fikirmiş gibi gelmiyor. Düşün; üç sezon “Pis Yedili”de oynadım. Bir dizide oynayınca sadece ‘bir dizide oynuyorsun’, başka bir şey yapamıyorsun!
“ORTALIKTA DEĞİLSEN ORİJİNALSİN”
*Ortalıklarda olmadığın zaman orijinal kalabilirsin. Şüphesiz bunca zaman sergilediğim ve dikkatini çeken bu tutum böyle algılanmak için özellikle seçilmiş bir davranış biçimi değil.
Hırsa gelince... İşimle anılacağım dönemlerde görünür olmayı yeğlerim. Tabii bu, kendini medyada görmese ölecek örneklemelerin olduğu bu zamanlar için tuhaf bir seçim sayılabilir...
“SENİN YERİN SAĞLAM!”
*Evet, köşe yazmayı özlüyorum. Bazen tekrar yazmak istiyorum, bazen de vazgeçiyorum. Senin yerin sağlam mesela. Öyle sağlam bir yerin olduğunda zevkli köşe yazmak. Sağlam derken, en arka sayfadasın, yerin değişmiyor.
O anlamda.
Ama bazen ilanla sarmalanıyor ya gazete; kazara onu atıyorum, “Onur’un köşesi nerede?” oluyorum, sonra bir bakıyorum kedi tuvaletine serilmiş Onur! (gülüyor)
Saat dünyasına kısa bir dikiz
Dün yazmıştım, Paris’teki Roland Garros tenis turnuvasında fink attığımı...
Turnuvayı izleyenler arasında ünlü İngiliz saat dergisi QP’nin Türkçe edisyonunun yayın yönetmeni Beran Toksöz de yanımdaydı.
Beran aslında mimarmış.
Ama ileri derecede saat takıntılı biri olduğundan sonunda QP’yi çıkarırken bulmuş kendini.
Haliyle kendisinden saat dünyasına dair tüyolar aldım.
Mesela...
Saat dünyasında son yıllarda en çok ilgiyi vintage saatler görüyormuş. Yani eski saatlerin günümüz şartlarıyla revize edilmiş halleri.
Bu trend trenini fişekleyen ise Panerai’nin 1930 ve 40’larda yaptığı saatleri müzayedelerde yüksek rakamlara satmaya başlaması olmuş.
Panerai’den sonra farklı segmentteki çoğu marka eski dönem saatlerini yeniden yorumladığı koleksiyonlar çıkarmış.
Özellikle de hikayesi olan saatler daha çok ilgi çekiyormuş.
Mesela 30’larda ordu pilotlarının kullandığı saatler filan...
Paylaş