Gael Garcia Bernal’ın maç tahmini tuttu!

Cumartesi günü oynanan İspanya-Türkiye maçı öncesi Madrid meydanlarında Türkler “kırmızı beyaz” diye gruplar halinde bağırarak yürürken...

Haberin Devamı

Bir gün öncesine kadar günlük güneşlik ve acayip sıcak olan hava bir anda buz tutmuşken...

Bendeniz de turistik olmayan, daha iddiasız sokaklarında Madrid’in, aylak aylak dolaşmaktaydım.

Ve ıssız bir sokakta ve aynı oranda ıssız bir kafede otururken gördüm ünlü Meksikalı aktör Gael Garcia Bernal’ı.

Yanında bir adam daha var, oturmuş sohbet ediyorlar.

Bir an Türk aile terbiyem tuttu, “Yok rahatsız etmeyeyim şimdi, hem ünlülerin yanına gidip iki kelam etmeye çalışanlara sinir olurum” diye düşündüm.

İki saniye sonra değişti tabii düşüncem, “Saçmalama gazetecisin sen, git konuş adamla, fotoğraf çektir bir de Reha Erus usulü”...

Gittim tabii. Önce kem küm. “Merhaba Gael” filan. Fotoğraf çekildik önce.

O da utangaç bir adam, ama kibar. Oynadığı yeni filmlerinden birinin (Mamut) ıstanbul Film Festivali’nde gösterileceği aklıma geldi. Onu söyledim pat diye.

Çok hoşuna gitti. Ve iki dakikalığına da olsa, laf lafı açtı.

O da ıspanya’ya yeni gelmiş. Nisan ayında burada bir diğer filmi “Rudo ve Cursi” gösterime girecekmiş. Hem tatil hem de onun prömiyeri için Madrid’deymiş.

Bu filminde aynı takımda oynayan iki futbolcu kardeşten birini oynuyormuş Gael (diğer kardeşi Diego Luna oynuyormuş).

Futbol deyince tabii, ben de Madrid’de bulunma nedenimden bahsettim: Türkiye-ıspanya maçı! Hemen bir TV muhabiri edasıyla atladım:
“Sizce kaç kaç biter?”

Gael gülümseyerek, “Sanırım 1-0 ıspanya alır” dedi.

Bu arada arkadaşı bana kötü kötü bakmaya başlamıştı, muhtemelen “Ne zaman gidecek bu yoldan geçen, sohbet ediyorduk şurada ağız tadıyla” diyordu içinden.

Ben de uzatmadım, “gracias”ımı çekip yanlarından ayrıldım.

“İstanbul’a bekleriz” dese miydim acaba? Neyse, unuttum.

Bir sokak daha dönünce Pedro ve Penelope’la da karşılaşır mıydım acaba?

Hiç fena olmazdı. şansımı daha fazla zorlamayayım.

Haberin Devamı

Ve maç notları

* Madrid Santiago Bernabeu Stadyumu’na girdik, yerlerimizi aldık.

Spor sayfalarındaki manşetler gibi olacak ama durum başka türlü tasvirlenemez cidden: Ortalık mahşer yeri gibiydi! Stadın yüzde doksanı doğal olarak ıspanyol bayraklarını sallayanlarla dolu. Kırmızı sarı ortalık yani. Bizimkiler de var, ama azınlıkta. ıkibin ya da üçbin Türk taraftarın statta olduğu söylendi.

* Takımlar sahaya çıktı, marşlar okunacak. “ıstiklal Marşı” çaldığında herkes hazırolda (alışmışız malum) marşa eşlik etti. Her zamanki gibi yalan yanlış... Söylemesi zor bir marş çünkü, kabul edelim.
ıspanya’nın milli marşı çalındığında ise stattaki ıspanyolların hepsi elleriyle tempo tuttu. Neredeyse dans ettiler yani! Özenmedim değil, bayağı eğlendiler marşları çaldığında.
Bizde ise okuldan kalma alışkanlık, eller yanda, ciddi bir surat ifadesiyle “çatma kurban olayım” diyoruz. Sözler de ağır tabii, ıspanyollar gibi “hoyda bre” eğlenemezsin ki...

* Maç başladı. ılk yarı şahaneydi. Nasıl derler, “bizimkilerin top hakimiyeti ıspanyollardan daha fazlaydı”. Bolca gollük pozisyon da yarattılar. Ama nafile. Hiçbiri gol olamadı.

* İkinci yarıyı izlerken tıpkı milli takım gibi benim de enerjim bitti ve maça olan ilgimi yediğimiz golden sonra tamamen kaybettim. Mesajlaşmaya vurdum kendimi (gelecek faturayı düşünemiyorum!).

* Tespitim şudur ki: Biz Türkler çok hevesli, çok heyecanlı, enerjik başlıyoruz her şeye, sonra bir şey oluyor, moralimiz bozuluyor ve toparlanmamız zaman alıyor. O gece milli takımın ruh hali de öyle geldi bana. ıspanyollar ise baştan sona enerjik ve organizeydi.

Haberin Devamı

Uyumayan Madrid

Gerçekten uyumuyorlar Madridliler. Sabahın ilk ışıklarına kadar eğlenmeyi sürdürüyorlar.

Üstelik haftanın her günü böyleymiş neredeyse.

Sadece hafta sonu filan değil yani.

Bu sonsuz enerji, sürekli ayakta kalma hali, seksenlerde başlayan Movida Madrilena (Madrid Hareketi) akımının mirasıymış.

Movida Madrilena ne? Müzik, sanat ve gece hayatında uyuşturucu ve seksle iç içe yaşanan, sınırsız, ölçüsüz bir hayat tarzına verilen isim.

Baskıcı Franco dönemi sonrası, hızla “çiçek açma” dönemi olarak da biliniyor Movida Madrilena.

Pedro Almodovar’ın ortaya çıkışı, popüler olması da bu dönemin en parlak ürünlerinden biri.

Sonuçta bu kültürel akım eğlenceye de yansımış ve bugünlere kadar devam etmiş.

O yüzden Madrid klasik bir başkent değil. Asla da olmamış.

Yazarın Tüm Yazıları