Paylaş
Sadece bu modern sanat fuarının kendisi değil, fuarla eş zamanlı yapılacak partilerin de fazlasıyla konuşulacağını söyleyebilirim.
İlk sosyalleşme, salı gecesi Frankie’de verilecek davetle başlıyor.
Çarşamba gecesi ise Spago’da Pamir&Soyuer’in partisi var, oradan çıkışta da herkes Saigon’daki partiye koşturacak.
Perşembe gecesi de hızlı. Önce işadamı Selman Bilal’in evinde davet var.
Ki geçen yıl bu evdeki davete katılmıştım.
Arnavutköy sırtlarına konuşlanmış evin kendisi zaten bir tasarım harikası.
Han Tümertekin’in elinden çıkma.
Bu tasarım evin bir ismi de var: B3.
B3 evinde yapılacak davette bu yıl Burcu Yağcıoğlu ve Erdal İnci’nin eserleri sunulacakmış.
Selma Bilal’in bu davetinden sonra Soho House’da geç saatte yapılacak bir parti söz konusu.
Ve esas final cumartesi...
Hacı Sabancı’nın vereceği partiyle modern sanat dünyasının önemli figürleri son bir kez buluşacak.
GÜVENLİK ÇOK SIKI!
Contemporary ile ilgili konuşulan diğer şey ise güvenlik.
Bu yıl güvenlik çok sıkı tutuluyormuş.
Çünkü yabancı galeriler hayli tedirginmiş.
Zaten birçok galeri fuara gelmedi, iptal etti.
Şimdi gelenler de “Acaba bir şey olur mu?” endişesini taşıyormuş.
Umarım bir olay olmaz ve sadece sanat konuşulan bir hafta olur.
Bu dizi diyor ki: Üç vakte kadar şunlar olacak
Dizi aleminde epeydir “Black Mirror” kafası diye bir şey var.
Çünkü bu dizi var olan hiçbir yapıma benzemiyor.
Bir kere her bölümü birbirinden bağımsız. Ama tüm bölümlerde ana tema belli:
Teknolojinin gidişatını, insanlar üzerindeki etkisini sıkı bir şekilde eleştirmek...
Aslında sadece eleştirmek demek haksızlık olur.
Seyirciyi resmen tokatlıyor “Black Mirror”.
Her seferinde “kendine gel” mesajını en sert şekilde veriyor.
İlk sezonun ilk bölümünü anımsıyorum da, bunu çok net bir şekilde yapmıştı “Black Mirror”.
“Ülkenin başbakanı canlı yayında bir domuzla ilişkiye girmek zorunda kalırsa ne olur?” gibi çok çok zorlayıcı bir soruyu ortaya saçarak...
Geçen hafta dizinin Netflix’te üçüncü sezonu yayınlandı.
Üstelik altı bölüm birden!
Özellikle ilk bölüm elimizden düşürmediğimiz telefonlarla olan ilişkimizin yakın gelecekteki olası halini şahane resmediyor.
Hani şu anda en çok önemsenen şey sosyal medyada kaç kişinin seni takip ettiği meselesi ya.
İşte dizi ilk bölümde diyor ki, bir süre sonra iş bununla sınırlı kalmayacak.
Sokakta kazara çarpışıp kahvesini düşürdüğün ve seni sosyal medyadan takip etmeyen biri bile hemen eline telefonunu alıp sana puan verecek.
Muhtemelen kahvesini düşürdüğün için de düşük bir puan verip dereceni düşürecek!
Derecen düştükçe sadece sosyal medyada değil gerçek hayatta da popülerliğini kaybedeceksin.
Bu iddiadan yola çıkıyor ilk bölüm ve yine çat çat söylüyor sözünü.
Özetle diyor ki:
Sosyal medya yakında yeni bir sınıf sistemi yaratacak.
Popülaritesi düşük olanlarla yüksek olanlar...
Bu kafaları sevdim
◊ Mithat Can Özer’in yeni albümündeki “Ateşböceği” ve “Sürgün” şarkılarını. Ayrıca tüm albümüne sinmiş Levent Yüksel’in ilk albümü tadındaki samimiyeti...
◊ Geçen pazar buraya yazdığım mutlu Instagram çiftlerinden Canan-Volkan Çetin’den gelen “Bizim eve gelin ve gerçekten ne kadar mutlu olduğumuzu görün” teklifini...
Ve Aleyna ve Ayşegül
Haftalardır gündemde Aleyna var.
Sanki ülkedeki her şey çok düzgün ve tıkırında gidiyormuş gibi 16 yaşındaki Aleyna’nın gece kulüplerinde çıkması meselesi büyük bir problem, koca bir skandal şeklinde yaz yaz bitmedi, tükenmedi.
Oysa Aleyna’ya gelinceye kadar Bay Tekme var sırada.
Bakanlar onun için devreye girseydi mesela.
Adam salıverilince Ayşegül Terzi bir anda travmalarıyla baş başa kalıverdi.
Evden sadece babasıyla çıkabildiğini, çok korktuğunu, şehir değiştireceğini söyledi.
Neyse ki yeniden yakalandı Bay Tekme.
Hep böyle oluyor hep: Tepki çok mu büyük? Salıverilen zat hemen tekrar yakalanıyor.
Aleyna’ya gelirsek: Tam bir star. Sadece sesiyle değil, hareketleri ve
tavrıyla da.
Şu anda gençlerin en çok konuştuğu isim o.
YouTube’da vlogger gençler “Aleyna hakkında gerçekler” diye videolar hazırlayıp duruyor.
16 yaşındaki genç bir şarkıcının ne gerçeği olacaksa? Herkes delirmiş...
Paylaş