Valla öylesine gitmiştim p.s i love you (not: seni seviyorum) filmine.
Dedim ki, kesin pamuk şekeri kıvamında bir romantik komedidir. Ne olacak, izlersin ve bir saat sonra da unutursun.
Ama ne yalan söylemeli, pek öyle olmadı. Filmin şu esprisine hala gülüyorum mesela.
Harry Connick Jr.’ın canlandırdığı Daniel, nişanlısından ayrıldıktan sonra acısını dindirmek için bir yıl boyunca fahişelerle yattığını söyler. Sonra da ansızın bundan vazgeçtiğini.
Nedeni sorulduğunda yanıtı şöyle olur: "Çünkü param bitmişti. Ben de daha ucuza maloluyor diye flört etmeye karar verdim".
Ah bir de Friends dizisinin komik kadını Lisa Kudrow’un erkekleri test ettiği bir bölüm var ki, bizim kızlar da pekala örnek alabilir. Tabii cesaretleri varsa!
Çünkü Lisa potansiyel sevgili adayını görür görmez üç hayati soru soruyor, vakit kaybetmemek için: "Bekar mısın? Gay misin? Çalışıyor musun?"
Eğer sırayla "evet, hayır, evet" yanıtlarını alırsa adamı hemen dudaklarından öpüyor.
Ki asıl test bu. Öpüşmede elektrik hissetmezse vınnnn, uzaklaşıyor adamın yanından.
Bunlar filmin komik yanları, ama p.s. i love you’nun asıl hikayesi elbette trajik bir aşk mevzusu.
Onun yanı sıra bol bol (sıkmadan ve klişeye kaçmadan) hayat dersleri de var... Filmin kastı cuk oturmuş. Esas oğlanla-kız, yani Gerard Butler ve Hilary Swank doğal ve uyumlu. İrlanda’da tanıştıkları sahne, klasik olmaya aday (bu arada ne yapıp edip İrlanda’ya gitmeli, çok güzel görünüyor dağlar/tepeler perdeden).
Kısacası bu yazının p.s.’i budur bayanlar/baylar: Bu filme gitmeniz elzem...
Şehir Atlası
ÇOK FALOKRAT BİR GECE
n Okan Bayülgen’in çarşamba gecesi Joke’da açılışı yapılan fotoğraf sergisinin ana teması "kadın, güç, lüks ve zaman meselelerine falokrat bir bakış". Nedir yahu bu falokrat derken, Okan karşımda asılı duran dev sözlük sayfasını gösterdi.
Bahsettiğim, Fransızca-Türkçe sözlük. Ve falokrat kelimesinin (Fransızca yazılışı: Phallocratie) karşılığında aynen şunlar yazıyor: "Erkeği kadından üstün gören, erkeklik organı egemenliği yanlısı".
Hemen itiraf edeyim, aslında erkeklik organı yerine başka bir kelime yazıyordu orada. Malum uzvumuzun argodaki karşılıklardan biri. Öyle ki sözlüğü yazan Tahsin Saraç, o kelimeyi kullanırken pek bonkör davranmış, falokrattan türeyen diğer kelimelerin karşılıklarını yazarken de bolca kullanmış.
Tahsin Bey’in bu "sokak dili" tavrı Mehmet Ergüven’in yayınlandığı dönem toplatılan "Pusudaki Ten" kitabını anımsattı bana. Bilenler bilir, orada da öyle "açık" bir dil kullanılır özellikle.
Neyse uzatmayalım, bu erotik sözlüğü görüp de geyiğini yapmamanız elde değil. Gelelim fotoğraflara... Poz veren ünlü/ünsüz kadınlar birtakım erkek saatleri takmışlar.
Falokrat bakış açısına dayanarak bu saatleri erkeklik organı olarak mı algılamalıyız, işin içinde böyle bir erotik alt metin gizli olabilir mi, emin olamadım.
Ama emin olduğum tek şey, Şenay Gürler ve Asu Emre’nin modellik yaptığı fotoğrafların en iyileri olduğu. Çağla ŞIkel, Deniz Akkaya ve Beren Saat’in pozları ise tatsız tuzsuz, sıradan.
ÇAPA: POLİTİK NEDEN YOK
n Joke’daki sergi açılışında rastladığım İzzet Çapa’yla ise Okan’ın fotoğraflarını değil, City’s’de hálá devam eden alkol krizi üzerine konuştuk.
Çapa yanlış anlamalardan şikayetçiydi: "Öküz altında buzağı aramamak lazım. Bu sorunun altında politik bir neden olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Nişantaşı Avrupa Birliği’ne çoktan girmiş yer. Buranın başında bize her zaman çok destek olan Mustafa Sarıgül var. O yüzden en kısa zamanda sorunun halledileceğini düşünüyorum".